Kıymetli kardeşlerim bu hafta emri bil ma'ruf, neyhi anil münker mevzuunda, kalmış olduğumuz yerden devam edeceğiz inşallah..
Önceki yazımızda, Ali imran süresi; 104 .Rabbimiz ; Sizden hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır. Ayeti celilesini işlemeye çalıştık ve bu hafta'da yine ali imran 104.ayeti kerimeyi ve efendimiz (sav) sünneti seniyyesi ışığında, kuran ve sünnete yakışır nasıl emribl ma'ruf yapılacağını hep birlikte öğreneceğiz
Bakara 44. Ayetinde "İnsanlara iyiliği emreder de kendinizi unutur musunuz ? halbuki kitap okuduğunuz halde düşünmez misiniz.?)
Rabbimiz bizleri, bildiklerini ve duyduklarını yaşayan Müslüman ve mümin kullarından eylesin Amin.
Bir gün "Hazret-i Enes (ra), (Ya Resulallah, hiç yapamadığımız bir şeyi başkasına emretmeyelim mi? Kendimiz tamamıyla sakınamadığımız bir şeyi,'nehy etmeyelim mi?) diye sual edince, Peygamber efendimiz sav buyurdular ki: Her ne kadar iyiliğin hepsini yapamasanız ve her ne kadar kötülükten hepsinden sakınamasanız da, emr-ibil maruf ve nehy-i anil münker yapınız!) [İ. Gazali]
"peki herkese emribil ma'ruf neyhi anil münker yapılırmı.? Yapacağımız ikaz'dan dolayı bir kötülüğe uğrayacağımızı hissedersek..! Ne yapacağız.?
"Allahü teâlâ, kıyamet günü, bir kuluna, günah işleyeni gördüğü zaman niçin engel olmadığını soracak, o kimse de, "Onun zararından, düşmanlığından korktum, senin af ve mağfiretine güvendim" diyecek [ve mazur görülecek]tir.) [İbni Mace] ...
‘’Gücü yettiği ve korkmadığı halde emribil ma'ruf görevini yerine getirmeyene, efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur.! Günahkâr bir toplumdaki iyi kimseler, kötülükleri düzeltmeye güçleri yettiği hâlde, düzeltmezlerse, Allahü teâlâ, ölümlerinden önce onların hepsine şiddetli azap eder.) [Ebu Davud]
Ve yine, Allahü teâlâ, bir meleğe, bir beldeyi yıkmasını emreder. O melek, bu beldede hiç günah işlemeyen bir zatın da olduğunu bildirince, Cenab-ı Hak, "Belde halkıyla birlikte onu da alt üst et! Çünkü o zat, günah işleyenlere yüzünü ekşitmedi" buyurdu.) [Beyhekî]....
"Evet kardeşlerim islamda neme lazım anlayışına kesinlikle yer yok..! Ben iyi bir müslümanım, ancak kendimi kurtarabilirim mantığı yok... yukarıda nakledilen ayet ve hadislere baktığımızda.!! İyiliği emretmeyen, kötülükten sakındırmayan .! Hiç günah işlemeyen insanlar bile helak olmuşlardır...!
Bir Vakıadır ki.!! Bizler üzerimize düşen görevi bir baba olarak, bir koca olarak, bir hoca olarak,hakkıyla yerine getirmedik ve getirmiyoruz... 'bütün kavimlerin helak sebebi olan günahların hepsini , '21. Yüzyılda müslümanlar ve insanoğlu , hiç gözünü kırpmadan işliyorlarsa..! Bunun hesabını nasıl vereceğiz..!
Gücümüz yettiği halde elimizin altındaki, mesul olduklarımıza , iyiliği emredebiliyor muyuz..?
Her geçen gün erezyonuna uğrayıp yok olmaya yüz tutmuş ticari ahlakımız,..! "imandandır dediğimiz, "edep ve haya", gibi değerlerimizin tekrar düzelmesine yönelik ne gibi bir çalışmamız var..?
"Sevgili kardeşlerim Asrı saadette
Resulullah sav efendimiz nasıl ma'ruf yapıyordu .? Şöyle bir bakalım....!
Cüleybib genç bir sahabidir. Şehevi hisleri düşünce dünyasını çepeçevre sarmıştır. Bu halde iken Allah Resulü’nün huzuruna gelir ve ona sorar:
“Ey Allah’ın Elçisi! Zina etmeme izin ver!”
Orada bulunan sahabiler bu istek karşısında şaşırırlar ve Hz. Cüleybib’i susturmak isterler. Ama Nebiler Serveri duruma müdahale ederek onu yanına çağırır. Aralarında şu diyalog yaşanır:
- Böyle bir şeyin senin annenle yapılmasını ister miydin?
- Anam babam Sana feda olsun Ey Allah’ın Resûlü, istemezdim.
- Hiç bir insan da, anasına böyle bir şey yapılmasını istemez!
- Senin bir kızın olsaydı, ona böyle bir şey yapılmasını ister miydin?
- Canım Sana feda olsun Ya Resûlallah, istemezdim.
- Hiçbir insan da, kızı için böyle bir şey yapılmasını istemez!
- Halanla veya teyzenle böyle bir şey yapılmasını ister miydin?
- Hayır, Ya Resûlallah, istemezdim!
- Kız kardeşinle ister miydin bir başkası onunla zina etsin?
- Hayır, hayır, istemezdim.!
- İşte hiç kimse halasıyla, teyzesiyle ve kız kardeşiyle zina edilmesini istemez.
Evet, bu konuşma ile akıl plânında Allah Resûlü, Cüleybib’in aklını ikna eder. Ardından da elini bu gencin göğsüne koyar ve şöyle dua eder: “Allah’ım! Bunun günahını bağışla, kalbini temizle ve namusunu muhafaza buyur.”
'Bu yaşanmış olaydan çıkaracağımız dersler var..!! Efendimiz sav bir kötülüğü önlemek için; öncelikle gencin aklını muhatap alarak, yapmak istemiş olduğu kötülüğe karşı empati kurmasını sağlamıştır. Kendisine "O"'Kötülüğe maruz kalan kadının bir akrabasıymış gibi düşünmesini sağladığında..!! Genç o kötü fiilden vazgeçmiştir. Sonra elini gencin göğsüne koyarak onun bağışlanması ve namusunu koruması için dua eder.. yani muhatabını kırmadan,onu ayıplamadan, aklını vardırarak tebliğ etmesi, kendisinin insafa gelmesini sağlamak adına, muhatabımızı ‘’O’’ kötülükten alıkoymamız için çok önemlidir. Zira muhatabının kibri ve inadı, ancak yumuşak bir lisan ile aşılır."efendimizin tebliğ metodu olan, Sivri olmayan..! yumuşak bir lisan ile, Önce akli ikna..! sonra kalbi duayı mutlaka uygulacağız..
"Yani böyle bir durum karşısında,sadece Allahım seni affetsin,Hidayet versin deyip dua eden bir Müslüman .!! Hakkıyla emribil ma'ruf görevini,yapmış olamaz.
Efendimiz sav, bir hadisi şerifte ‘’Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, ya iyiliği emreder kötülüğe engel olursunuz, ya da Allah, yakında umumi bir bela verir. O zaman dua edersiniz, fakat duanız kabul olmaz." Tirmizi,fiten buyuruyor…
Emri bil ma’rufu kendisine dert edinen bir toplum; sağlam ve kuvvetli bir yapı haline gelir, birlik ve beraberlik içerisinde kötülüklerden uzak, maneviyatı yüksek, müreffeh bir hayat içinde, kardeşçe yaşamlarına devam ederler..
!O halde vakit çok geç olup’da başımıza umumi bir bela gelmeden..!! dualarımızın fayda etmiyeceği, zamanı beklemeden..!! bir an evvel harekete geçerek,üzerimize düşen sorumluluğumuzu yerine getirmenin telaşına düşelim..
Kardeşlerim.!! ‘Yarın çok geç olabilir…Düşmüş olduğumuz dünyevileşme hastalığından,bir an evvel kurtulup, ‘’Üzerimizdeki gafleti, ataleti, rehaveti atalım..imani kimliğimize ve benliğimize dönelim. ‘ilk önce sorumlu olduğumuz anne,baba,kardeş,eş,çocuk ve akrabalarımızdan başlayalım. ’Bol bol sılayı rahim yapalım, onlara içerisinde oldukları yanlışları,tebliğ ederken.!! Resulullah’ın ‘nazik ve narin’ olan tebliğ ve ma’ruf metodunu, unutmayalım..’Sebebini işlemek bizden,hidayet Allahtan’dır.
‘ Kardeşlerim yukarıda zikrettiğimiz,Ali İmran 104. ayeti kerimesinde geçmekte olan ‘’ sizden iyiliğe çağıran,kötülükten men eden bir topluluk bulunsun.!! Hitabı her ne kadar farzı kifayede olsada.!! Maalesef etrafımıza baktığımızda hakkıyla bu vazifeyi yapması gereken, Diyanet mensupları dahil, ehli sünnet vel cemaat, şuuru yok denilecek kadar azınlıktadır..’ Maalesef onlarıda uyaracak birileri lazım…! ‘Tabelasında irşat yazan, eğitim yazan bir çok vakıf ve cemaat biliyorum’ki..! yıllardır bir tek alim, ilim adamı yetiştirememişlerdir…! Lakin toplamış oldukları fakirin hakkı olan‘’zekat’’ paralarıyla ha bire içini dolduramadıkları ve hakkını veremedikleri bina inşa ederek,zekatları çarçur ettiler..
‘’Umarım.!! ‘yeni gelecek Diyanet işleri başkanımız; irşat için, emri bil ma’ruf ve nehyi anil münker noktasında, tüm din görevililerini eğiterek, ‘namaz kıldırmanın dışında, ma’ruf mecburiyeti getirmesini ve bu hususta bir seferberlik ilan etmesini ümit ediyorum..
Ve yine ülkemizde bulunan tüm cemaatlerin, Diyanet işleri başkanlığına bağlı olarak, çalışılmasını, çatlak ve sapık görüş sahibi, dış mihraklı alim görünümlü, hainlerin bertaraf etmeleri için çok önemli olduğuna inanıyorum.
Sevgili kardeşlerim; önümüzdeki hafta aynı konumuza devam edeceğiz inşallah…
Rabbimiz bizleri hakkı hak bilip, ona bağlanmayı ve uymayı… ‘batılıda batıl bilip onu terk etmesini bilen,şuur sahibi müminlerden eylesin..