Kişiler arası arazi anlaşmazlığının sonu, malumunuz üzere silahların çekilmesi ve aileler arası kavgayla sonuçlanır.
Devletler arası ekonomi, enerji ve ticaret anlaşmazlıklarının sonu da benzer şekildedir.
Amerika da faizler sıfıra yakın iken dışarıya çıkan dolar, faizlerin yükselmesinin ardından tekrar anavatanına dönünce, üretime değil de tüketime yönelik yapılan harcamaların sonucunu hali hazırda yaşıyor ve görüyoruz.
Ahmet Necdet Sezer'in Ecevit'e fırlattığı anayasa kitapçığı da, Rahip Brunson olayı da kök neden değil, sadece sonuç.
Bu anlamda bakarsak önceki ekonomi yönetimi sınıfta kalmıştır. Çünkü geleceği öngörememiştir.
Eskiden liselerde mantık dersi vardı, şimdilerde o da yok, dolayısıyla sebep-sonuç ilişkisini anlayacak vatandaşlarımız nüfusa oranla epey azaldı.
Yani sadece günü konuşuyoruz. Oysa ki, geçmişi analiz edip geleceğe yönelik çıkarımlarda bulunmak lazım.
Titanik gemisi batmadan önce basiret ve feraset lazımdı.
IMF benzeri kredi ve yönetim danışmanlık şirketleri Osmanlıdaki Düyûn-ı Umûmiye benzeri günümüzün modern Titanic'leridir.
Çözüm olarak, ahlâk ve milli kültürün yeniden tesisi ile kurtulabileceğimiz krizlerin reçetesini, yine yanlış yerlerde arıyoruz.
Umarım, İslam dünyası ve Ülkemiz çözümün dışarıda yani Amerika ya da Batının dolar, euro ve kültüründe olmadığını, kurtuluşun içeride yani Kur'an ve Sünnet yolunda olduğunu daha da geç olmadan anlar.
Emeğinizin ve üretiminizin karşılığı olmayan daha fazla para, beraberinde daha lüks yaşam, daha fazla çöp, daha fazla çöp kamyonu, yol, işçi, petrol ve katı atık depolama alanı gerektiriyor.
Oysa ki, insanı imha eden kent yerine, ihya eden şehir ve köy tipi yaşam tarzı teşvik edilmeli, insanlar temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek duruma gelmelidir.
Yaşamak için buğday, sebze, meyve, et, süt, yumurta lazımdır.
Şimdilerde tuvalet kâğıdı ve çocuk bezi %100 zamlanmış eyvah ben ne yapacağım diyenlerin seslerini duyuyorum.
Eskiden tuvalet kağıdı ve çocuk bezi yoktu, ama temizlik ve hayat devam ediyordu. Üstelik çözümler de doğaya daha uygun idi.
Allah'a şükür ki, temizliğin asli unsuru olan suyu dışarıdan ithal etmiyoruz.
Doğal olmayan her çeşit üretim ve tüketim anlayışı dünyayı daha da yaşanmaz hale getiriyor.
Ama çocuklarımızı doğal yaşam şartlarına göre değil, sanal yaşam şartlarına göre yetiştirdiğimiz için en küçük zorluklarda şaşırıp kalıyoruz.
Liderlik, ileriye dönük planlar yaparak, olası krizlere sadece maddi yönden çözümler değil aynı zamanda değişen dünya şartlarını da göz önünde bulundurarak manevi çözümler de ortaya koyarak insanın her iki dünyasını da mamur edecek vizyon sahibi olmayı gerektirir.
Bu anlamda devlet yönetiminde işler Kuranı Kerimde emir buyurulduğu üzere ehline verilmeli, yalakalık sistemi yerine liyakat sistemine uygun hareket edilmelidir.
Yöneticiler, Peygamber Efendimiz (sas.) ve Hulefa-i Raşidin'in örnek yolundan gitmelidir.
Halkımız da Kur'an-ı Kerim ve Ehli Sünnet yoluna dönerek tarihteki onurlu makamına tekrardan oturmalı ya da yozlaşma kültürü bu şekilde devam ederse Hakkın sillesi ile karşı karşıya kalınacağını bilmelidir.
Aksi halde ateş hepimizi yakar ve Allah (cc) korusun, bugünleri de mumla ararız.
Dinini ve devletini seven duyarlı tüm vatandaşlarımız bıkmadan usanmadan halka gerçeği anlatmaya devam etmeli, Nemrud'un Hz İbrahim için hazırladığı (yani aslında Hak nizamı yok etmeye yönelik yakılan) ateşi söndürmeye giden karınca misali elinden geleni ortaya koymalıdır.
Çocuklarımızın geleceği ve ahiret saadetimiz için mücadele etmeye mecburuz, başka yolu yok. Yeis yok, ümitsizlik yok.
Her ne kadar dünyayı yöneten küresel sistem şu yaşadığımız dönemde kendisine karşı muhalefet sesi duymak istemiyor olsa da.
Damarlarındaki akan kana kadar kuşatılan İslam Dünyasının, kuşatmayı yarmak için Bedir'de olduğu gibi Allah (cc) yolunda mücadele edecek, ölümden korkmayan ve Cenneti özleyen gerçek mücahitlere ihtiyacı var.
Allah Ümmeti Muhammed'e bir çıkış kapısı ihsan eylesin.
Amin.