DÜNYADA SOLCULUK-SAĞCILIK ANLAYIŞI

Mustafa Cemal TOMAR

DÜNYA'DA SOLCULUK-SAĞCILIK ANLAYIŞI

Bir önceki yazımızda Kur'an'a göre sağcılık- solculuk kavramlarını irdelemiştik. Bu yazımızda da dünya bu kavramlara nasıl baktığına bir bakalım, sonra da karşılaştırma yaparak sonuçlar çıkarmaya çalışalım.

Dünya'da sağcılık, toplumsal hiyerarşiyi veya toplumsal eşitsizliği kabul eden veya destekleyen siyasal duruş veya etkinliktir.Toplumsal eşitsizlik, sağcılar tarafından; ya milletsel/ırksal farklılıklardan, ya dini ve inançsal farklılıklardan, ya kültürel ve sosyal farklılıklardan, ya da piyasa

ekonomisindeki rekabetten,kaynaklandığı için kaçınılmaz, doğal, normal veya cazip bulunur.

Sağ ve sol isimli siyasal kavramlar, Fransız Devrimi (1789-1799) zamanında, ayrı görüşteki siyasetçilerin Fransız parlamentosunun sağında veya solunda oturmalarından esinlenilerek oluşturulmuştur. Parlamento başkanının sağındaki koltuklarda oturanlar, çoğunlukla monarşist Ancien Régime destekçilerinden oluşmuştur.

Fransa'da orijinal sağ; hiyerarşiyi, geleneği ve klerikalizmi destekleyen (Klerikalizm veya ruhbanlık, kilise ya da daha geniş siyasi ve sosyokültürel meselelerinde kilise temelli liderlik veya din adamlarının görüşünün uygulanmasıdır) siyasetçileri kapsardı. Sağcılar, sosyal eşitsizliğin olağanlığını açıklamak için doğal hukuku ve ulvi hukuku talep etmişlerdir.La droite (sağ) ifadesi, Fransa'da 1815'te monarşinin yeniden kurulmasıyla birlikte, ultraroyalistlerin tanımlanmasında kullanımıyla öne çıkmıştır. İngilizce konuşan ülkelerde "sağ" ve "sol" kavramlarının siyasette kullanımı, 20. yüzyılda başlamıştır. Bu yüzden sağcılığın anlamı; toplumlara, tarihi dönemlere ve siyasal düzenlere ve ideolojilere göre değişiklik göstermiştir. Bu kavram, aslen gelenekselci muhafazakârları ve gericileri tanımlamak için kullanılmasına rağmen zaman içinde; liberal muhafazakârları, klasik liberalleri, liberteryen muhafazakârları, Hristiyan demokratları ve çeşitli milliyetçileri de tanımlamada kullanılarak biraz daha çeşitlilik kazanmıştır.

Burada dünyadaki solculuk- sağcılık sürecini ve kriterlerini tarihi süreç içerisinde kısa da olsa bir analizini yaptım. Bir önceki yazımda da islâmi açıdan bu kavramları değerlenditmeye çalıştım. Kısa bir değerlendirme yapmak icap ediyor.

Bir kere ülkemizde sağcı partilerin yönetimi ( kişileri demiyorum) hiç birisi İslam'ın sağcılığıyla hiç bir ilgisi yoktur. Demoktat Parti, Adalet Partisi, Anavatan Partisi, MHP gibi partiler üç çeyrek asırdır ülkemizi yönettiler. Yaptıklarını hep gördük ve yaşadık. Söylemler islâma yakın, eylemler islâmdan uzak maalesef. Muhafazakarlık anlayışıyla geleneklere ve inançlara sadece saygı duymak, seçim meydanlarında oy için halkın inanç ve değerlerine sahip çıkma görüntüsü Kuran'da Allah Teâlâ'nın tarif ettiği "Eshabul Meymeneh" anlayışı ve inancıyla pağdaşmaz. Sağcı geçinen partilerin çoğunluğu söylemlri başka, eylemleri başka olmuştur.

Peki Avrupadaki sağcılığa ve sağcılık anlayışına uyuyor mu bizim sağcılık anlayışımız. Ona bir miktar uyduğunu söyleyebilirim. Bizim sağcılığımız monarşi yönetimi uygunluğu, zenginsel sınıf farklılığı, saltanatın devamlılığı, menfaatler gereği geçmişe bağımlılık noktasında dünyadaki sağcılık anlayışına ugundur. Toplumsal farklılıklara ve sosyokültürel farklılıklara göz yuman bir anlayış sağ partilerin temelinde vardır. Uygulamalarda bunu rahatlıkla görebiliriz.

Solculuk dünyada pek iktidar olamıyor. Türkiye'de de böyledir. Türkiye'deki solculuk kendi insanını okuyup tanıyamıyor, seviyeye inemiyor, halka tepeden bakıyor, batı eksenli argümanlarla halka inmeye çalışıyor. Sosyal Demokrat Halkçı Parti ismine benim Anadolu insanım yabancı. Bu kavramlar bir kere özde güzel messjlar içerebilir, ama halka yabancı kavramlardır. Sol partilerin amacı da net belli değildir. Temsilcileri çıkarlar konuşurlar saatlerce. Konuşanlar bile ne dediklerini tam bilmiyorlar. Milletimizin değerlerini ve insaçlarını ülkenin geleceği açısından tehlike görüyorlar. Emekten ve emekçiden yana olduklarını söylerler, lâkin üst düzey yetkililerin tamamı zengindir. Özgürlükler için mücadele ettiklerini söylerler, yeri geldikçe en büyük özgürlük düşmanı geçinirler. Yerel yönetimlerde, diğer sağcı partilerin yönetimini ekarte edip halkın güvenini elde edecek hiç bir estrümanları yoktur. Atatürkçü geçinirler. Sıkıştıklarında ve zorda kaldıklarında sığındıkları liman Atatürkçülüktür. Tıpkı sağcı partilrrin dinden beslendikleri gibi,sol partiler de, Atatürkçülük, demokrasi, insan hakları, cumhuriyet, özgürlük, laiklik, emek ve emekçi kavramlarından beslenerek siyasi saltanatlarını sürdürmektedirler.

Gerçekten inançları ve idealleri doğrultusunda hem sağda hem de sol cenahta mücadele eden yiğitlerimiz bu yazdıklarımdan müstesnadırlar. Onlara her daim saygı duyar haklı mücadelelerinde destek verir, gıyaplarında dua ederiz.

Sağcılık- solculuk diyerek bu milleti bölmeye çalışanlara asla fırsat vermeyelim. 85 milyon Türk vatandaşı olarak hepimiz biriz, birimiz hepimiziz. Sağcılık- solculuk arasında temelde fazla bir fark kalmadı. Sağcılar sola, solcular sağa yaklaştı. Arada mesafe az kaldı.

Selâm ve dua ile...

20.08.2024

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.