DÜNYA BİR TELÂŞ GİDİYOR
Herkesin günü bir koşuşturmaca gidiyor. Ayın on beşi olması nedeniyle şehir merkezleri insanlarla dolup taştı. Özellikle bankalar ve döviz büroları para almak ve vermek noktasında yetiştiremiyor. İşlemlerin bir çoğu dijital ortamda olmasına rağmen hareket o biçim. Her bankanın önünde 3-5 ATM, ATM'lerin önleri kuyruk. Bankaların içi fultaym dolu vaziyette. Para hareketleri bütün hızıylâ devam ediyor
Bir an önce 500-1000 liralar piyasaya sürülmelidir. Bir çuval para bir avuç dolar ancak alabiliyor. 50 bin lira ödeme için 250 tane 200 liralar sayılmalı. 1000 liralar olsa işlem 50 sayımda biter. Bu gidişatla 2.500- 5.000 liralar da pasılıp piyasaya sürülmelidir. Darphanelere de orada çalışanlara da yazık oluyor. Vatandaşa da aynı zamanda yazık oluyor.
Bozuk paralarla hiç bir şey alınamıyor. En uzuz tuvalet 5 lira olmuş. Pazardan 5 liraya alabileceğin bir şey kalmadı, marketten de orta halli bir çikolata alamıyorsun beş lira ile. Türk lirasının değeri her geçen gün buz misali erimeye devam ediyor. Yüksek enflasyon olan ülkelerde benzer durumlar yaşanmaktadır.
Bir ülkenin prestijli parasının değeri ile doğru orantılıdır. Para buz gibi eriyor ise halkın büyük çoğunluğu sömürülüyor, emekleri çalınıyor demektir. Bir devletin beş temel görevi vardır aslında. Canı korumak, malı korumak, emniyeti sağlamak, din ve vijdan hürriyetini sağlamak, adaleti tesis etmektir. Başka görevleri de vardır. En temel görev yukarda saydıklarımdır.
"Dünya sürgünümü benim" başlığı altında bir yazı yazmıştım. İnsanların koşuşturmalarına baktığımızda ne kadar da doğru bir tespit yaptığımız ortaya çıkıyor. Sevdiğin dostlarla insan bir araya gelip sohbet etmek ister. Lakin ne mümkündür, ancak yolda, pazarda, bankada karşılaşırsan ayakta hal hatır sorabiliyorsun. Sabahleyin insan kalktığında kafasında o gün yapacağı işler bir bir sıralanıyor. Hızlıca kalkıp işe geç kalmayayım diye bir çoğumuz kahvaltı yapmadan evden çıkıyordur. İş yerinde bir simit ve çay ile sabah kahvaltısını geçirmeye çalışıyor. İş yoğunluğundan dolayı hacet-i ihtiyaçlarını bile rahatlıkla göremeyebilirler
Bir işi bitiriyorsun, hemen devreye başka bir iş giriyor, borcun var, ödeme gayreti içine giriyorsun, bu borç bitince rahat ederim derken bu sefer başka bir borç devreye giriyor. Çocuklar üniversiteyi bitirince rahat ederim derken bu sefer evlilikleri devreye giriyor, sonra torunlar, sonra hastalıklar derken dünya insanı bayağı süründürüyor. Burada işleri biraz da biz zorlaştırıyoruz. Kapitalist sistemin özelliği özendirmek, çalıştırmak, insanı doyumsuzlaştırmak, bir taraftan kazanmaya teşfik ederken öbür taraftan tüketime yönlendiriyor. Moda diye bir şey çıkartmışlar. Modacılar sürekli farklı şeyler tasarlayıp piyasaya sürüyor, reklâmcılar devreye giriyor. Özenti meydana geliyor, ı aldı, bu aldı, ben kimin uşağından aşağıdayim diyerek biz de almaya kalkıyoruz. Bu arada olan oluyor işte. Bir koşuşturmaca!!!
Aslında İslam'ı hayatı esas alsak, ahiret eksenli çalışsak, zengin olsak bile kıt kanaat geçinsek, modaya- reklâma önem vermesek, el oğlu ne der hesabı yapmazsak, rıza-i bariyi esas alsak, şeytani duygulardan beri olup meleki duygularımızı ön plana çıkarsak, ibadet anlamında Rasulullah sav'in sünnetine sarılsak çok daha rahat yaşayacağız bu dünyada. Ahiretimiz de şüphesiz daha iyi olacaktır. Aslında dünya hayatının sürgün oluşu islâmi hayattan uzak oluşumuzdan kaynaklandığı böylece ortaya çıkıyor.
Burada ne güzel bir dine sahip olduğumuzu anlıyoruz. Ne kadar şükretsek azdır. Dünyaya hiç bir şeyimiz olmadan geldik, her şeye sahip olmak istiyoruz, giderken de bir şey almadan gideceğiz. Sadece güzel amellerimiz bize eşlik edecek. Çok çabalamaya, hırslı olmaya, dünya malını çokça sevmeye, dünya malı kenara yığacağım diye kalp kırmaya gerek yoktur. Az oldun helâl olsun. Helâl malın bereketi ve lezzeti bir başkadır. Büyüklerimizin alın teriyle kazanıp önümüze koydukları yemeklerin lezzetini hiç bir yerde bulamıyoruz. Helâl lokma lezzetlidir ve bereketlidir. Biz böyle inanırız.
Madem ölüm var, fazla telâşa gerek yok, madem sadece amellerimiz ölüm sonrası bize eşlik edecek, güzel amellerimizi artıralım. Madem dünya malı dünyada kalacak, varsın kalsın, dokunma yeter. Selâm ve Dua ile...
15.01. 2024
M. Cemal TOMAR