2024 Nisan ayından, 2024 Haziran ayı sonuna kadar, ülkeye, 80 milyar doların üzerinde para girişi oldu. Para girişinin ekonomik nedenleri olmalıdır. Bunları, önem sırasına göre sıralıyorum.
1. Yüksek Faiz Kazanma İnsiyatifi ilk sırayı oluşturuyor.
Uluslararsı piyasada faiz çok düşük. Libor yüzde 2,5 civarında. Uzun vadeli ABD tahvilleri yüzde 2,75 civarında getiri sunuyor.
Türkiye merkez bankası politika faizini yüzde 50 de tuttuğu için, mevduat faizlieri yüzde 50 ye yerleşti. Eğer, enflasyon yüzde 50 nin altında kalırsa, reel faiz pozitif olur. Belli ki bu garanti, yabancı finans piyasasına verilmiş. Finans kapital pozitif faize geliyor.
Eğer dolar kuru, ayda bir lira 26 kuruşun üzerinde artmaz ise yabancı finansörler kar ediyor.
2. İkinci sırada Yabancı Şirketler var.
Özelleştirme adı altında, ne kadar karlı şirket var ise yabancılar satın aldı. Rakıyı İngilizler üretiyor. Cep telefonu şirketlerinde İngiliz sermayesi var.
İşin ilginç tarafı, Türk Özel sektörü de şirketlerini yabancılara sattı.
Erikli su yabancıların. Çikolata Şirketi Nestle su üretiyor. Ünlü zeytin yağı markamız KOMİLİ Amerikalıların oldu. Japonlar, Çinliler, Kuveytliler, Almanlar, Hollandalılar, ülkede, şirket satın aldılar. Nereye baksanız karşınıza yabancı şirket çıkıyor.
Fiyatların yükselmesi nedeniyle, şirketlerin öz sermaye kaldıraç gücü zayıfladı. Öz sermaye kaldıraç gücü kredi faizleri yükselince düşer. Bankalar, yükselen kredi faizlerini geriye doğru işletince, kaldıraç güçleri anında sıfırlandı.
Yabancı şirketler için tek çare kalmıştı. Öz sermayeyi artırmak. Öz sermayeyi artırmak için yabancı şirketler yurt dışından döviz getirmek zorunda kaldılar.
3. Nas Faktörü.
Kuran faizi yasaklıyor. Siyasi otorite “Nas” deyip, merkez bankası politika faizini, negatif seviyeye indirmişti. Ekonomiye ters düşen bu politika anında sonuç verdi.
Düşük faizden kredi alanlar, döviz satın aldılar. Aldıkları dövizleri yurt dışında pozitif faize yatırdılar. En çok tercih edilen yabancı ülkelerde dolar üzerinden satılan TÜRK bonoları oldu.
Nas Dönemine girildiğinde, CDS ler yüzde 5 in üzerine çıktı. Dolar üzerinden işlem gören Türk Hazine tahvillerinin net getirisi yüzde 9 seviyesine yükselmişti. Hazine garantili İstanbul Belediyesinin dış ülkelerde sattığı dolar üzerinden bono faizleri yüzde 11 seviyesine ulaşmıştı.
Yüksek faiz, düşük faizle ülkede kredi kullanıp döviz satın alan kesimi cezbetmiş ve para yurt dışına gitmişti.
Merkez Bankası politika faizini yüzde 50 ye çıkarınca, kredi faizleri yüzde 60 seviyesini aştı. Daha da ilginci, bankalar düşük faizle verdikleri kredileri, güncelleştirdiler ve geriye doğru işlettiler.
Düşük faizden kredi alıp paraları yurt dışındaki yüksek faize götürenler, götürdükleri paraları, geri getirip kredilerini kapattılar.
Akıllı ekonomi politikası, götürenleri geri getirmeye mecbur ediyor.
Şinasi KARA