Bugün tabu olan ‘bilim’ metafizik ve ilahi referansları esas almamaktadır. Zira bilim sekülarist felsefeden hareket eder ve halen bu sarmal aşılabilmiş değildir. Bilimsel olana itiraz diye bir şey söz konusu değildir. Oysa bilim eldeki veriler esas alınarak oluşturulmaktadır ve zaman içerisinde kendini yalanlayabilmektedir. İzafidir yani… Aslında bu düşüncenin bir tık ilerisi ateizmdir. Zira sekülarizm hiçbir (tanrısal) sınırlamayı kabul etmemektedir. Mevcut gelişmişlik farklılığının baskısıyla sebebin ve sonucun bu nedene dayandırıldığı zihinsel kontrole tabi olan insanlık farkında olmadan sadece bilime inanmakta, ilahi olanı da bu çerçeveye uygun hale getirerek yorumlamaktadır. Bir başka deyişle ilshi olan mesajı anlamak yerine, bu mesajı gerçekte inandığı bilime uygun hale getirmeye çalışmaktadır. Aslında bütün tabuları yıktığını iddia eden bilim yanlış da söylememektedir. Zira bütün tabular yıkılmış, ortada tek bir tabu kalmıştır; bilim… İşte anayasalardaki laisizm vurgusu bu yüzden bu kadar hayatidir.
Ekonomide daha fazla kazanmanın, siyasette ve ticarette güçlünün ayakta, hayatta kalabildiği, topluma karşı sorumluluğun tek kaynağının devletin zorla aldığı vergilerden oluştuğu bir anlayış elbette gerçek tatmin duygusunu yakalayamayacaktır. Kişisel çıkar düşüncesinden hareket eden bir insandan sorumluluk beklemek zaittendir zira… Kişisel çıkar makzimizasyonu doğal olarak ahlak duygusunu örseledi. Birey merkezli düşünce doğal olarak ahlakın sosyal tarafı ile ilgilenmedi. Mesela yanlış yaptığını düşündüğümüz birisinin davranışını kınayamadık bile… Zira zihin kontrolü vasıtasıyla itiraz edemediğimiz ‘kişisel tercihler’ kutsaldı. Örneğin otobüste onca genç oturur ve birbirleriyle şakalaşırken yaşlı ya da hamile bir teyzenin ayakta kalmasının bu bakış açısıyla hiçbir anormal tarafı yoktur.