Türkiye çantada keklik, kafeste bir kuş idi. Baktılar Erdoğan Türkiye'yi sırtlamış uçurmaya hazırlanıyor buna müsaade edemezlerdi. Artık eski usul darbeler de tutacak gibi görünmüyordu. Ayışığı, sarıkız falan gibi bir kaç tane denediler; Iııh... Tutmuyordu. Partisini kapatmaya kalkıp Erbakan'a yaptıkları gibi postmodernini yapalım dediler o da olmadı. Bunun üzerine ince ince oya gibi FETÖ yü devlet içinde işlemeye hız verdiler. Yeni gladyo, FETÖ idi.
Planlar FETÖ üzerinden yapıldı. 7 Şubatta Hakan Fidan üzerinden (Fidan ifadeye gitseydi tutuklanacak, ondan 'aldık' diyecekleri ifade ile Erdoğan da hasta yatağında narkozluyken kelepçelenecekti), 17-25 Aralıkta 'temiz eller^yutturması üzerinden Brezilya'da olduğu gibi yargı eliyle düşürmeyi denediler. Ardından Gezi ile 'halk devrim yapıyor' a (turuncu mu pembe mi artık ne ise) getirmeyi denediler. 6 Haziran seçimlerinden sonra bütün muhalefeti aynı sepete doldurup kantarın kendilerinden yana ağır basmasını sağlamak istediler. Allah'tan Devlet Bahçeli uyandı da oyuna gelmedi. Hendek olayları ile gözü iyice açıldı. Sen misin uyanan; bu kez onun partisine operasyon çekmeye çalıştılar. Çok çaresiz kalınca 15 Temmuzla tüy dikmeye kalktılar ama o tüyü de halk, bir yerlerine soktu.
CHP yi daha önceden kaset operasyonu ile ele geçirmişlerdi. 2012 den itibaren de marjinal 'sol'u PKK ya katarak HDP yi oluşturmuşlar, Ekrem Dumanlı'yı Diyarbakır'a gönderip o ittifakı da sağlamlaştırmışlar, AK Partiye destek veren kimi liberalleri de 'fabrika ayarlarından çıktı, Erdoğan diktatörlüğe gidiyor' diye bu kervana katmışlardı.
Sıra Kürlerin büyük bölümünü ele geçirmeye gelmişti. HDP ve PKK aracılığıyla önemli bir kesimi etkileyebiliyorlardı ama hala AK Parti ve Erdoğan'a inanan ve güvenen büyük bir kitle vardı. Oyunun bu kısmı Suriye'de oynandı. Birden bire eski Saddam ordusu kalıntılarından bir DEAŞ peydahladılar. Bu DEAŞ, aniden geniş bir bölümü ve Musul'u kolayca ele geçiriverdi. Ardından PYD de ortaya çıkan otorite boşluğundan yararlanarak kantonlar ilan etti. Sonra boğaz kesme ayinleri ve kadınları köleleştirmeler ile falan iyice şeytanlaştırılmış DEAŞ, durup dururken bu kantonlara saldırdı. Bunun üzerine Türkiye DEAŞ'a yardım ediyor (MİT TIR ları operasyonu da bu amaçla yapıldı) yalanı ile Erdoğan ve AK parti nefreti pompalanıp Türkiye Kürt düşmanı olarak gösterilmeye çalışılarak 6-8 Ekim vandallığı tezgahlandı. Oysa bu olaylarda da katledilenler Kürttü. Bu arada Amerika PYD üzerinden PKK ya silah ve mühimmat yağdırıyor, para gönderiyordu. . Ama Kürtlerin büyük çoğunluğu oyuna gelmedi ve tercihini Amerika'dan ve onun sağlayacağı kukla devletten yana değil, uzun yıllardır yaşadığı ve artık o eski baskıcı anlayışı terk etmiş Türkiye'den yana yaptı.
Bütün bunlar 15 Temmuzun ön hazırlıkları idi. Ne var ki planlar tutmadı. 15 Temmuzda karşılarında bir başına Erdoğan'ı değil Türkiye halkının büyük çoğunluğunu buldular ve boka basmış gibi oldular. FETÖ cü hainler operasyonu yöneten CIA şefini Yunanistan'a zor bela kaçırabildi. Amerika'nın o zamanki büyük elçisi ve darbenin koordinatörü John Bass punduna getirilip Afganistan'a gönderildi. Yine CIA ajanı rahip Brunson Türkiye'nin elinden güçlükle alınabildi.
Plan fena plan değildi, İyi de gidiyordu ama onların planı varsa Allah'ın da bir planı vardı ve planlarını ayaklarına dolaştırmış, başlarına geçirmişti. Bu akşam cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kabine toplantısı sonrası açıklamalarını dinlerken bütün bunlar bir film şeridi gibi geçti gözümün önünden. 2053 hedefleri vurgusu yaptı. Baktım yaşlanmış, ağırlaşmış ama daha olgunlaşmış geldi bana. Kolay değil bütün bunlar onun başından geçti. Her şeye rağmen o milletine kol kanat gerdi, milleti de onu yalnız bırakmadı. Şimdi çekinilen bir Türkiye var. Asla yalnız yürümeyeceksin Sayın Erdoğan; dik durmaya devam... Açtığın bu yol, yeni neslin ümit ışığıdır.