Dinde Yasal Olan Değil Helal Olan Esastır

Prof.Dr. Kamil GÜNGÖR

İslam’ın, insan hayatını bu derece yoğunluklu ilgilendiren ekonomi konusunda nasıl bir davranış modu geliştireceği, bilim (ilim) adamlarının görevi bunu gerektirmektedir. Buna İslam dininin ekonomi alanındaki güncel kodifikasyonu da denebilir. İslam, hayatın merkezinde yer alan ekonomik olayları kişilerin insafına ya da güçlü olanın eline bırakmak diye bir seçenek öngörmez. Güçlünün kuralının yasal olduğu bir düzen İslam dini ile örtüşmez. Dinde yasal olan değil helal olan esastır.

İslam dini adalet ve hakkaniyeti öngörmüşse, bunun gereği olan kurumsal yapının da üretilmesi gereklidir. Aksi adalet ve hakkaniyetin değil, güçlünün sözünün geçtiği bir düzene yol açar. Seküler sistemin insan için önerdiği din anlayışı içerisinde şüphesiz böyle bir ihtiyaç yoktur. Ama dinin kurallarını belirleme yetkisinin kimde olduğuna dair İslam dininde herhangi bir tereddüt söz konusu değildir. O halde İslam ekonomisinin olup olamayacağına başkaları karar veremez. Referans kaynaklara göre, konunun uzmanları açısından bu konuda sorun teşkil eden bir durum yoktur. Ekonomik sistemin oluşturulması bir tavsiye değil, zorunluluktur. Bu zorunluluk bireysel olduğu kadar toplumsal ve kamusal bir zorunluluktur.

Bu bakış açısıyla “İslam ekonomisini çalışmak bir zorunluluk” olduğuna göre, kavramlara da İslami kimlik giydirmek gerekmektedir. Geçmişte, bilginin İslamileştirilmesi maksatlı yapılan çalışmaların arkası gelmemişse de, belki de meseleye “iktisad” teriminin kapitalist sistemdeki ekonomi kavramından farkını ortaya koyarak başlamak gerekmektedir.

Tek kaynak diyenler!... İddia ettiğiniz tek kaynak ne diyor bakın…

“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Resûl’e itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de… Herhangi bir şey hakkında çekişir (anlaşamaz)sanız, eğer gerçekten Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız, onu, Allah’a ve Resûlü’ne arz edin (Kur’an ve Sünnetle halledin) Bu, (sizin için) daha hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir.”
Bu âyet-i kerîmede itaat kelimesi Allah ve Rasulü için kullanılmış ancak ulul-emr için “itaat” kelimesi üçüncü defa tekrar edilmemiştir. Zira müslümanların Allah’a ve Rasulüne itaati mutlak olduğu halde, usulüne uygun olarak seçtikleri ve ‘kendilerinden olan’ ulul-emr’e itaatleri, ulul-emrin bu iki kaynağa (Kur’an ve Sünnete) uygun emirleri için söz konusudur. 
Rasule itaat nasıl olacak bugün… Ya da bu sadece o günkü muhataplara mı söylenmiştir. Eğer böyleyse İslam’ın son din olmasının anlamı nedir. Ayet açık ve mutlak bir şekilde bildirmemiş mi Allah’la birlikte peygambere itaati…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.