Bugün devlet babanın iş yerine yani bakanlıklara gittim..
Devlet baba, dükkanı kapatmıştı.. kimseler yoktu.. bakanlar bakmıyordu,
bakanlar ise kaçıyordu...
herkes öcü görmüş gibi birbirinden kaçıyordu.
Herkesin ağzı bantlıydı..
artık kimse konuşmuyor, konuşmak istemiyordu.. Devlet baba korkmuştu..
O devasa ve ceberrüt devlet baba ortadan yok olmuştu. Vatandaş, her zaman olduğu gibi kendisiyle başbaşaydı...
Virüs mirüs derken, belki de haricilerin dediği gibi devlet de neymiş... sür eşşeğini çöle, gerçi onlarda eşşek değil deve vardı...
bize de herhalde geldiğimiz yere, yani tarıma, köye ve şehir dışına çıkmak gerekecekti..
zaten biz kirlendik önce ve sonra kirlendi dünya..
bu nedenle tüm dünyanın dezenfekte edilmesi gerekiyordu... el birliğiyle dezenfekte ediyorduk.
Önce içimiz yüreğimiz kirlendi.. sonra dışımız ve sonra bedenimize vürüsler yuva yapmaya başladı.
Çünkü biz doğal yaşama mudahele ettik ve vahşi hayvanlara yaşama alanı tanımadık.. bu hayvanlardan beslenen mikroorganizmalar da yaşamak için bu sefer bize saldırdılar..
bir yerde bir boşluk olursa başka bir şey onu doldururdu.
Bence dünyadaki en büyük virüs insanın kendisiydi.. dünyayı hızla bozarak dengeleri de yıktı.. bu nedenle insanın biraz durdurulması ve frene basması gerekiyordu.. bu felaketler aslında gelecek olanların belki de başlangıcıydı.. biz düzelmesek dünya düzelmezdi..
dünyayı düzeltmek için önce insanı düzeltmek gerekirdi.