DELİ DEVRE BİR SORU Prof. Dr. Salih Şimşek
Zaman zaman, yalnız kaldığımda, aklıma deli dolu (mensup olduğum Yörüklerin tabiriyle deli devre) sorular ve muhtemel cevapları üşüşüyorlar. Sizlerde de öyle oluyor mu bilmem. Bir süre önce Devlet’i dinledim. Sonra da düşüncelere daldım. Bir ara aklıma şöyle bir soru geldi: Devlet konuşunca yüreğimiz soğuyor da, kayış koparmak ve şanzıman dağıtmak ne demek? Mesela Cehennem’e Hazırlık Partisi (CeHaPe), öyleymiş de, bu iyi mi kötü?
- Abi bizi uğraştırma, Devlet o... Der mi, der tabii... Devlet ne diyor?
- Son 25 sene kafamı resetlemekle geçti, yine de ‘devlet aklı’nı çözemedim
- Algı, birikimlerin toplam sonucudur. Resetleyince anlamak mümkün olamaz. Siz yanlış yapıyorsunuz.
- Bazen doğru bildiğin ‘yanlış’ çıkar, tüm bildiklerin ‘çöp’ olur. Sonra yeni şeyler öğrenirsin o da çöp olur. Çünkü devlette karakter yani tabiat konjonktüre göre değişir. Herkes buna göre şekil değiştirir.
- Geçmişte Erbakan çizgisi ‘batı karşıtlığı’ üzerine kuruluydu. Antiemperyalist çizgi. Buna 90’lı yılların başından beri karşı çıktım, yönetemiyorsan yönlendir! Erdoğan ve Erbakan bunu 28 Şubat’ta duvara toslayınca anladı, sonra batıya yönelen bir değişim geçirdi. Fakat ülkenin geçmişten gelen alışkanlıkları pranga oldu ve en önemlisi jeopolitik dezavantaj istikrarlı uzun vadeli düşünmeyi engelliyor.
- Jeopolitik önemli ama Türkiye'de devletin ideolojik yapısı uzun dönemli stratejiler geliştirilmesini zorlaştırıyor.
- Evet, en büyük engel buydu ama biraz jölemsi kıvama geldi, sonu iyi olur inşallah…
- Sosyal mühendislikten sosyal değişime geçiyoruz. İyi olacağına inancım var.
- Lozan Anlaşması ticaret sınırlarını çizen bir anlaşmaydı. Bunun muhatabı sadece biz değiliz. 11 Eylül 2001’de Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan saldırı ile Lozan fiilen bitti. Şimdi yeni düzendeki rolümüze alışmaya çalışıyoruz. Ancak yeni dönemde de taşeron olmaktan kurtulamayız. Enerji ve teknolojiye yön veren ülkeler çok ilerdeler.
- Bizim kültürel birikimimiz taşeron olmamızı kabul etmez. Teknolojide ileri olanların, sosyal dokusu bozuk... Onlara nispetle bizim sosyal dokumuz çok iyi ve daha da iyileşecek. Dünya devleti olma yolundayız.
- Erdoğan 2023 hedefini ortaya atınca bunun “Cumhuriyet’in Yüzüncü Yılı” zannettiler oysa 2009’dan beri gazete yazarlarının İnternet sayfalarına bunun, Lozan’ın Yüzüncü Yılı olduğunu, bağımsızlık mesajı olduğunu yazıyordum, ‘tiye alan’ olmazdı. Sonra bu toplumda yayılmaya başladı fakat bu tarih bir manipülasyondu… Ben de geç fark ettim, sadece zaman kazanmak için ortaya atılmış, tipik bir ‘Özal taktiği’ydi.
- Devletler halklarından bağımsız çalışıyor. 20 yy öncesinde toplumun dinsel ve töresel kimliği yönetimde etkindi sonra laiklik geldi devlet bağımsız oldu.
- Öyle değil, devlet toplumdan bağımsız olursa çete olur. Devletin laik veya dinî niteliği ile bağımsızlığı arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Bugün Orta Doğu'da ABD'nin oyunlarını bozuyoruz. Açık gerçek budur. Gazetecilerle yazışmanızda bir yanlışlık yok. Fakat onları fazla önemsemeyin. Bir akademisyenin birikimi ile gazetecinin güncelliği arasında büyük fark vardır.
- Eskiden Amerika ile Avrupa arasında bu derece çıkar çatışması yoktu. Daha düşük yoğunluktaydı ancak büyük Ortadoğu Planı’nın devreye sokulduğu 1998 yılından sonraki 2000 seçimlerini demokratlar kaybedince, Amerika iki başlı hale geldi. Demokrat başkan adayı Al Gore, küresel ısınmayı vizyona soktu. Amaç sanayi üretimini yavaşlatıp Bush hükümetini pasif hale getirmekti. Çünkü demokratların kuyruğunu takip edince, sosyalist Avrupa ülkelerine uzanıyor tıpkı cumhuriyetçilerin kuyruğunun Britanya adasına uzandığı gibi… Bizim gelecek planlarımız Londra ile uyumlu olmak zorunda… Avrupa’nın geri kalanında istikbal yok…
- Bu arada eski İngiltere Başbakanı Türk kökenli idi… Acaba tesadüf mü? Tabi ki değil…
- Böyle düşünmüyorum. Herhangi bir ülkeyle uyumlu dış politika izlenmesi yanlıştır. Türkiye kendi politikasını uygulamalıdır ve zaten de bunu yapmaya çalışıyor.
- Küreselleşmeyi iyi okumak lazım… Üyesi olduğumuz çokuluslu yapılar var BM ve NATO gibi… Bunların eylem planları ve programları var… Mesela tarım politikası gibi, bir ülkeye ‘şu ürünü üretme, bunu şu ülke üretsin’ diye kotalı programlar işliyor. Üye ülkeler entegre şeklinde uyum sağlamak zorunda… Bir işyeri gibi herkes aynı çatı altında iş bölümü yapıyor. Buna ‘küreselleşme’ deniliyor. Tabi ki bu çatının bir kurucusu ve başkanı olacaktır. Dış politika, sadece askeri ve diplomatik ilişkilerin yaşandığı değil, ağırlıklı olarak ticari ilişkilerin yürütüldüğü bir organizasyondur. ‘Çıkar çatışması’ denilen şey burada ortaya çıkıyor
- Avrupa ağır sanayi üretimini Çin ve Asya ülkelerine kaydırdı. Fabrikalar buraların havasını kirletirken, Avrupa’nın havası temiz hale geldi. Amerika’da bu koloni ülkeleri terör listesine alıp işgal ve tehdit ediyor.
- Küreselleşmenin teknik ilerlemeden kaynaklanan icapları bir yana, kurgusu tamamen sömürü üzerine kuruludur. Afrika, Güney Asya, Güney Amerika ve Orta Doğu toplumlarının sömürü öksesinden kurtulması için bu yapıların bozulması lazım. IMF, Dünya Bankası ve DTÖ, işte bu sömürü imparatorluğunun küresel düzenleyicileridir. Bu çukurdan kurtulmak bütün ülkelerin ortak yükümlülükleridir.
- Dünya üzerinde üretilen haşhaşın % 90’nı Afganistan’da üretiliyordu. Bunun % 90’nını Almanya, Fransa ve Hollanda satın alıyordu. Haşhaştan türetilen afyon, ilaç ve kimya sanayinde hammadde olarak kullanılıyor. Bu ülkelerde ilaç devi firmalara sahip Almanya, kimyevi ürünlerde tekel… ‘Terör Koridoru’ denilen İran, Kuzey Irak, Suriye’nin kuzeyi, Akdeniz üzerinden Sicilya adası ve bu üç ülkeye taşınan afyon ticareti… Veee PKK’nın bu işte ne görev aldığı… Evet, yıllık 20 milyar dolar ‘taşeronluk geliri’, işte bu yüzden PKK bize minnet etmiyor ve yaşaması için onu batılı ülkeler korumaya çalışıyor.
- Sömürü bilinçli yapılan bir şey değil, ortaya sermaye koyamayan beden gücünü koyar bunu eşitlemek eşyanın tabiatına aykırı olurdu.
- Sömürü Batı ülkelerinin bilinçli, vahşî ve ahlâksız yüzüdür, işlediği insanlık suçudur. Bir birey, işletme veya firma düzeyinde dahi Batı Zihniyeti sömürüye göre kurgulanmıştır. Uyuşturucu, ilaç, terör... Batı'nın yeni sömürü araçlarıdır.
- Bu olaya şöyle bakabiliriz; bu ülkenin en başındaki yöneticileri bazen batının kirli geçmişi ve sömürgeci anlayışına eleştiri getirir, ancak aynı ülkelerle karşılıklı ticareti artırma anlaşmaları yaparlar. En çok tepki gösterdiğimiz ülkelerden rekor düzeyde turist gelmesi de trajikomik bir durumdur. Fakat yine de sömürünün tek taraflı olduğunu sanmıyorum. Mesela Brezilya ve Afrika’nın ücra yerlerinde dünyadan izole yaşayan birçok topluluk var ve kimse onları sömürmüyor. Ancak elindeki ile yetinmeyip daha fazla isteyen kendini köleliğe aday yapmış olur köyde tarla sürmeyi gurur edinip şehirde asgari ücretle çalışmasını devlet istememiştir.
- ABD'nin köleleştirdiği Afrikalıları neyle açıklayacağız. Brezilya'da dünyadan izole yaşayan yerliler, pazar değerine sahip değiller. Öyle olsalar, Batılılar onları, Kanada'nın foklarına veya Avustralya'nın develerine çevirirlerdi. Küreselleşmeye karşı yeni bir dünya düzeni için çalışmak dünyadan soyutlanmak değildir. Elbette ticaret yapacağız.