Başbakan Ahmet Davutoğlu, ATV-A Haber televizyonu ortak yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Bakanlar Kurulu toplantısında ele alınan konulara değinen Davutoğlu, Bakanlar Kurulu'nda geçtiğimiz hafta teröre karşı mücadele bağlamında başlattığımız operasyonları kapsamlı bir şeklide ele alındığını belirtti. Toplantıda ilgili Bakanların brifing verdiğini anlatan Davutoğlu, bu brifingleri almasının ardından bundan sonra atılacak adımlar konusunda geniş bir değerlendirme yapıldığını ifade etti. Davutoğlu, bundan sonra özellikle teröre karşı alınacak önlemler konusunda somut konuların görüşüldüğünü ifade etti. Davutoğlu, bugünlere nasıl gelindiğini doğru tahlilini yapılması ve hedeflerin ortaya konulması gerektiğine dikkati çeken Davutoğlu, "Şu ana kadar sürdürdüğümüz yaklaşımı bundan sonra da kararlı şekilde devam ettireceğiz ve Türkiye'nin kimden gelirse gelsin, hangi nitelikte olursa olsun, hangi niyetlerle yapılmış olursa olsun bütün terör faaliyetleri karşısında Türkiye'nin güvenliğini sağlayacak her türlü tedbiri almaya kararlıyız" ifadelerini kullandı.
Operasyonların eş zamanlı gerçekleştirildiğini ifade eden Davutoğlu, "Güvenlik birimlerimizle toplandık ve konuyu masaya yatırdık. Sürekli teyakkuz halinde durmak durumundayız. Terör örgütleri eş zamanlı olarak durdurulmazsa prim vermiş olursunuz. İstismarların önünü açmış olursunuz. Etnik yapımızla oynadıkları yerleri başlarına yıkarız. Özel Güvenlik Toplantısı’na giderken, askerimizi şehit ettiler. DAEŞ’i cezalandırmak, vatandaşlarımıza saygımızın bir gereği. PKK, DAEŞ ve DHKP-C’ye karşı işte sesimiz çıktı. Operasyonlarımız halkın sesidir. Demokrasinin sesidir. Artık Türkiye bir hafta önceki Türkiye değildir. Artık herkes ayağını denk alsın. Birileri heveslenmesin" diye konuştu.
ABD'nin koalisyon ülkelerinin lideri olarak İncirlik Üssü'nü kullanma talebi ve Türkiye'nin hassasiyetlerine ilişkin değerlendirmede bulunan Davutoğlu, "Bu mutabakat geçen hafta gerçekleşti. Bu mutabakatla yaşanan terör olayı karşısında bizim aldığımız operasyon kararı ve uygulamaları arasında bir irtibat yok. Aylardır süren bir müzakere vardı. Türkiye'nin bu konulardaki hassasiyetleri belli. DEAŞ'a karşı yürütülecek stratejinin entegre stratejinin içinde doğru bir yere oturması, Suriye'nin geleceği konusunda ortak bir perspektifi barındırmamız. Yani eğer Suriye'de bu şartlar devam ederse bugün DEAŞ örgütünü yok etsek dahi yarın başka bir örgütün çıkarabileceği şartlar varlığını sürdürmesi halinde kesin bir çözeme ulaşılmış olmaz. Yine Türkiye'nin en önemli meselesi gelen bir mülteci akınının durması ve mümkünse gelen mültecilerin geri dönmesini sağlayacak güven ortamının oluşması. DEAŞ yok edilse dahi Suriye rejimi bu zulmü devam ettirdikçe bu da sağlamak mümkün değil. Dolayısıyla ABD ile yaptığımız müzakerelerde hep bu konularda ortak bir zemin oluşturmaya çalıştık ve geldiğimiz noktada öyle bir zeminin oluştuğu kanaati hasıl oldu ki Eğit-Donat faaliyetine başladık Mayıs'tan itibaren orada çalışma yürüyor. Aynı şekilde bir hava koruma, güvenli alan, konusunda belli bir ortak yöne doğru mutabakat sağlandı. Bunlar bir araya getirildiğinde aradaki görüş ayrılıklarının giderildiği, Türkiye'nin de teröre karşı mücadele iradesinin açık bir şekilde gösterebileceği şartların oluştuğuna kanaat getirdik. İncirlik Üssü'nün ve gerekli olan işbirliği imkanlarının oluştuğuna kanaat getirdik. Önümüzdeki günlerde de askerlerimiz arasında yapılacak görüşmelerde, neye ihtiyaç hissediliyor, bu mücadele nasıl sürdürülecek, hangi imkanlar sunulacak bunlar kararlaştırılıp çalışmalara hemen başlanacak" şeklinde konuştu.
"BİZ, ARTIK TÜRKİYE SINIRLARINDA DEAŞ'I GÖRMEK İSTEMİYORUZ"
Davutoğlu, güvenli alan oluşturulmasına ilişkin, "Uçuşa yasak bölge bizim eskiden beri savunduğumuz bir argümandı. Şu anda söz konusu olan eğit donat faaliyetiyle ılımlı muhalefet unsurlarının, Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) takviye edilmesi, o yapıya da bir aircover diyeceğimiz hava güvenliğinin sağlanması ki bu hava güvenliği olmaksızın ılımlı muhalefet unsurlarının kontrolü ele alması mümkün değil. Biz, artık Türkiye sınırlarında DEAŞ'ı görmek istemiyoruz. Bu sınırlarda kimin olması lazım o zaman. Koalisyon güçleri, Türkiye müzahir grupların yer alması lazım bu da ılımlı muhalefet. Suriyelilerin kendi ülkelerini savunması, Suriyeli muhalefetin ve bahsedilen bölgelerde kontrolü ele alması. Esas itibarıyla dayanılan stratejik temel bu olacak" dedi.
Yarın NATO Konseyi'nin Türkiye'nin talebi doğrultusunda toplanmasını değerlendiren Davutoğlu, "Daha önce de birkaç kez Suriye bağlamında, bu tür istişare için NATO'yu toplantıya çağırdık. Türkiye-Suriye, Türkiye-Irak sınırı nihayetinde NATO'nun da koruma yükümlülüğünde olan bir sınır. Dolayısıyla, buradaki gelişmelerle ilgili olarak NATO Konseyi'ni toplantıya çağırdık. Biz yaptığımız operasyonlar ve Türkiye'ye yönelik tehditler konusunda bilgi vereceğiz. Bu anlamda bir operasyonel karar çıkmasından daha çok bütün müttefik ülkelerin Türkiye'nin niyetini doğru algılaması ve Türkiye ihtiyaç hissettiğinde güvenlik gerekçelerini karşılayacak şekilde yürütülen mücadeleye destek vermesi. Dün, son operasyonların başlamasından bu yana birçok diplomatik temasta bulunduk. Sayın Cumhurbaşkanımızla birlikte bir işbölümü içinde bütün dünya liderlerine ulaşarak niyetlerimizi izah ettik. Yarın da bu temaslarımız sürecek. NATO bu bağlamda önemli. Türkiye, sınırlarında patriot füzelerini getirme gerekçemiz Suriye'den gelen tehdit karşılığındaydı. Bu, NATO'nun sağladığı bir imkan. Bütün bu siyasi aktörler, başta NATO Genel Sekreteri olmak üzere, Türkiye'nin verdiği mücadeleyi hem haklı bulduklarını hem de her türlü desteğe hazır olduklarını bize ifade ettiler. Böyle bir mücadele sürdürürken iki şey önemli. Birisi kendi halkınızın desteği, ilk andan itibaren Perşembe günü, bugüne kadar yoğun bir halk desteğiyle muhatabız. İkincisi uluslararası destek ve bu anlamda meşruiyetin kuvvetli olması. Bugün DEAŞ, PKK, DHKP-C'ye karşı da yürüttüğümüz mücadele hem yoğun bir halk desteği hem de uluslararası destek var. Dolayısıyla bu mücadeleyi kesin neticeler alınıncaya kadar sürdüreceğiz. Nedir kesin neticeler? Bu netice, madem çözüm süreci bağlamında gündeme getirildiği için, özellikle de HDP bugün de bunu ifade etti. 2013 Mayıs'ında verilen söz tutulacak. Bütün silahlı unsurlar Türkiye'yi terk edecek. Çatışmasızlık dediğiniz şey ancak bu yolla sağlanır. Çatışmasızlık kendisi bizatihi kendisi bir değer değildir. 2013 Mayıs'ında Türkiye sınırlarının dışına çıkması gereken bütün silahlı unsurlar Türkiye'yi terk edecek. Nedir netice? Türkiye sınırında DEAŞ mevcudiyeti görmek istemiyoruz. Nedir netice? DHKP-C'nin, birçok işadamı, birçok siyasimizin devlet adamının ölümünden de sorumlu bir örgüt olarak Türkiye'de aktivitelerini tümüyle sona erdirecek şekilde terör tehdidinin bertaraf edilmesi. Dikkat ederseniz, 3 boyutlu, 3 terör örgütünü hedef alan yoğun bir mücadeleye girmiş bulunuyoruz. Halkımızın burada verdiği destek önemli" şeklinde konuştu.
Uluslararası alanda şu ana kadar Türkiye'nin bu operasyonlarına açık tavır alan bir ülkenin olmadığını belirten Davutoğlu, şu ana kadar 121 ülke ve uluslararası örgütten açık taziye mesajı, destek ve işbirliği mesajının geldiğini söyledi.
"PKK, ABD, TÜRKİYE VE AVRUPA BİRLİĞİ AÇISINDAN DA TERÖRİST ÖRGÜTTÜR"
Başbakan Davutoğlu, ABD'de Washington Post Gazetesi'nde yer alan Türkiye ile ABD arasında varılan mutabakatın içerisinde 'güvenli bölgenin oluşturulması' ve Wall Street Journal'ın 'ABD, PKK'nın müttefikidir' haberlerine ilişkin, "Bir kere ABD PKK'nın müttefikidir' diyen kimse, kime yakın olursa olsun ABD'nin normlarını ve aldığı kararları ya bilmiyor ya da başka bir oyunun içindedir. PKK, ABD'ye göre terörist örgüt olarak tanımlanmaktadır. PYD ile ilgili Suriye bağlamında DEAŞ'a karşı verilen mücadelede karşılıklı bir çıkar alanı oluşturulmuş olması ayrı bir tema. PKK, ABD, Türkiye AB açısından da terörist örgüttür. Yaptığımız her temasta ve bizim operasyonlarımız üzerine yapılan açıklamalarda ABD, PKK'ya karşı yürütülen operasyonları desteklediğini ifade etmiştir. Bunun tartışılacak bir tarafı yok" dedi.
"(ESAD'IN AÇIKLAMALARI) BU, HEM BİR İTİRAFI HEM DE ACİZİYETİNİ ORTAYA KOYAN BİR RESİM"
Beşar Esad'ın 'ordusunun zayıfladığı' yönündeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine, "Bu, hem bir itirafı hem de aciziyetini ortaya koyan bir resim. Bir ülkenin devlet başkanı, ülkeyi korumak için, onun kavramlarını kullanıyorum, koruyacak asker, insan unsuru bulamıyorum diyorsa bu şu demektir, o devlet başkanı o ülkenin insanını korumak için ikna edemiyorum demektir. İki, artık onu koruyacak iradede bir ordu yok demektir. Yani, Suriye ordusunu öylesine yanlış bir savaşın içine soktu ki Esad, kendi halkıyla savaşan bir ülke ayakta kalamaz. Her halükarda bu ifade Esad döneminin bittiği anlamına geliyor" diye konuştu.
Terör örgütü DEAŞ'ın Türkiye ile sıkıntının birkaç boyutu olduğunu anlatan Davutoğlu, birincisinin ideolojik farklılık olduğunu söyledi. Çok az ülkede hem demokrasi hem çoğulculuk hem ekonomik kalkınmanın bir anda yaşandığına dikkati çeken Davutoğlu, Türkiye'de bir başarı hikayesinin yaşandığını, millet ile devletin buluştuğu, ekonomik kalkınmayla sosyal refahın buluştuğu bir başarı hikayesinin olduğunu söyledi. Bunun DEAŞ ideolojisinin antitezi olduğunu belirten Davutoğlu, çoğulculuğu reddeden bir ideolojinin zemin bulmasının çok zor olduğunu dile getirdi. İkincisinin Türkiye'nin bölgesel istikrarın en önemli teminatı olduğunu kaydeden Davutoğlu, üçüncüsünün de Suriye içinde Türkiye'nin toplumun geniş kesimlerine dayalı bir dönüşümü öngördüğünü, DEAŞ'ın bütün bir Suriye toplumunun önce ayrışmasını, sonra çoğulculuğa izin vermeyen bir anlayışı savunduğunu ifade etti.