15 Temmuz darbe teşebbüsünden önce de ülkemiz bir 28 şubat süreci yaşadı.
"Demokrasiye balans ayarı" denilen meş'ûm süreçde, yıldırmak ve sindirmek amacıyla nâ-hak yere bütün cemâatler takibâta uğratıldı.
Medya vasıtasıyla küçük düşürüldü.
Gerici ve dinci yaftalarla mazbût ve mütedeyyin insânlarla alay edildi. Adam yerine konulmayarak çobanlara varıncaya kadar fişlendi.
Bütün bunları yakın geçmişde yaşadık. Ancak, bunun bir istisnası vardı.O da Fetöcülük.!!!
Onlara dokunan olmadığı gibi aksine hep sırtları sıvazlandı.
40 yıllık süreç içinde takiyelerle devlet kurumlarını örümcek ağı gibi sardılar. Onlar ki;
Zinde kuvvetlerle anlaşdıkları kadar hiç bir sivil iktidârla bu denli ünsîyet kuramadılar.
İyice palazlanan sözde bu "cemaât" giderek burnundan kıl aldırmamaya ve devlete kafa tutmaya başladı.
Onlara göre, kendilerinin dışındakiler gâfildi.
İyi müslümân sâdece kendileriydi. Mehdî de müceddîd de bunlardandı.
Kısaca tek doğrucu bunlar.!!!
Allâh (cc) ile perdesiz konuşan,
rüyâlarında vahiy alan da bunlar.!
Kendileri mersedeslere binerken Peygamberimizi kamyonete bindiren de onlar.!!!
Çok şişinip yüksekden uçtular. Sayıları ve servetleriyle övünür hâle geldiler.
Giderek diğer "nûrcu" gurublarla aralarındaki mesâfeleri açarak, Saîd-i Nûrsî'nin telîf eserleri yerine İzmir'de kurdukları devâsa matbaalarda basdıkları "Fetö"nün sâdeleştirilmiş kitâblarını okumaya başladılar.
Fazla kaşındılar.! Kendilerinde kuvvet vehmederek, Devlet ve miletle hesâblaşmaya kalkışdılar.
ABD ve Avrupayı arkalarına alarak çesitli tavîzlerle dinî bir yapıyı fesâd ocağı hâline getirdiler.
Böylece oluşturdukları "Fetö Örgütü" marîfetiyle ülkeye karşı casûsluk, İmâmlık gibi ulvî bir kavramının algılara kurbân edilmesi, çalınan sorularla kul hakkına girilmesi, asker, polis ve adlî teşkilâtın iğdiş edilmesi, encâmı silâhlı isyâna kalkarak 251 insânımızın Şehîd ve 2 bin 196'sını da yaralamak gibi ihânetlere düçâr oldular.
Bilmediler ki; Devlet ihmâl etmez, imhâl ederdi.
"Çok şişen balonun ömrünün az olacağını unutdular.
Yükseklerden düşüşün de, sert olacağını"da.!!!
"Ne oldum delisi" gibi şaşkoloz hâllere düşdüler. Artık,.onlar için başörtüsü fürûat, türbe ziyâretleri zâid, himmet paraları gerçekdi.
Gönüllülük esâsından içtinâb ile gözlerine kesdirdikleri kişilere kurbân borcu olarak tonluk boğaların yazılması, vadedilen kurbân payların da kesilmeyerek nakde çevrilmesi de.!
Rabb'imin mağrurlara ve azgınlara fırsât vermiyeceğini akıllarına hiç getirmediler. Tekerlerine taş koyanlar için bumerang etkisini hiçe sayarak bedduâ etdiler.
"Niyet hayır, âkibet hayır" kelâmına kulak tıkadılar.
"Maneviyâtın karşısında maddiyâtın âciz kalacağını" bilemediler.!
"Bin nasihâtdan bir musîbet evlâdır" deyişinden hareketle akıllarını başlarına devşirmediler.
Böylece gayb-i ricâlin sillesini yediler.
Rabb"imin inâyetiyle azîz ve
necîb Türk Milleti bu badîreyi de hamdolsun atlatdı, atlatıyor
Tatlı tatlı yemenin acı acı genirmesi mutlâka olacakdı. Artık hesâb sırası bu gaygûbetcilerde.!!! Kalın sağlıcakla.!