Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, 23. Muhtarlar Toplantısı'nda konuştu ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na çok sert tepki gösterdi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu hakkında çirkin sözler sarfeden Kılıçdaroğlu için 'ahlaksızlığın çıtasını yükseltiyorlar' nitelendirmesinde bulunan Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: Ana muhalefetin üzerinden siyaset yapmaya çalıştığı cinsi sapık şuanda cezaevinde ve yaptıklarının cezasını çekiyor. Peki, bu siyasi sapıkları ne yapacağız? Biz bunları hiç yerine koydukça, ahlaksızlığın, çirkefliğin çıtasını yükseltiyorlar. Bu zat için söylenen her söz israftır tıpkı kendisi gibi gereksizdir. Bu kişi başında bulunduğu partinin de yüz karasıdır
Erdoğan konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
Bu toplantılar sadece Cumhurbaşkanlığı değil devletin üst düzey yönetimi seviyesinde en kapsamlı organizasyondur. Sizlerle buluşmak 79 milyonla buluşmaktır, biraraya gelmektir. Belki herkesle yüzyüze irtibat kuramıyoruz ama her vesileyi değerlendirerek milletimizin farklı kesimlerini temsil eden muhtar, genç, kadın, yaşlılarımızla biraraya geliyoruz. Dün avukatlarımız buradaydı. Geçen hafta Amerika'daydık. Orada yaşayan vatandaşlarımızla biraya geldik. Onun öncesinde Harp Akademileri'nde subaylarımızla birlikteydik. İşadamlarımızla İstanbul'da buluştuk. Bir televizyon kanalında üniversiteli gençlerimizle hasbıhal etme imkanını bulduk. Şehit ailelerimizle Devlet Övünç Madalyaları'nı takdim etme törenini gerçekleştirdik. Yozgat'taydık, Çanakkale'deydik. Allah güç kuvvet verdiği sürece milletime hizmet için gece gündüz koşturmaya devam edeceğim.
BİZİM MİLLETİN ONLAR KONSOLOSLARIN YANINDADIR
Bizim milletimizle, siz değerli muhtarlarımızla muhabbetimiz karşılıklı sevgiye, saygıya dayalı ilişkimiz birilerini fevkalade rahatsız ediyor. Beni eleştirmek adına muhtarlarımızı ve milletimizi tahkir etmeye yöneldiler. Casusluk davasında yargılanan bir gazeteciyle konsolosun yanak yanağa fotoğrafını eleştirmiştim. Bir karikatür dergisinde benimle muhtarın yanak yanağı fotoğrafını çizmişler. Benim yerim milletimin ve onun temsilceleri muhtarların yanı. Peki siz kimin yanındasınız? O konsolosların yanındasınız. Kendilerini aydın, solcu, demokrat olarak tanımlıyorlar. Bunlar halk düşmanlarının, millet düşmanlarının önde gidenleridir. Başındaki kasketiyle Aşık Veysel'i Ankara'ya sokmayan kafayla benim muhtarımla yanak yanağa resmimi koyan kafa aynıdır. Bunların demokratlığı milletsiz demokrattır. Şu millet olmasa Türkiye'yi ne güzel idare ederiz derler. Türkiye'yi günahıyla sevabıyla ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendik. Eşşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır semeri. Ziya Paşa güzel söylemiş...
BUNLAR CİNSİ SAPIKLARA DAHİ BEL BAĞLAMIŞ DURUMDA
Bunları teker teker başlıklarıyla anlatmaya kalksam değil saatler aylar yetmez. Sizler muhtarlar olarak bu konulara ilgi duyarak gözü ve gönlü açık insanlarsınız. Ülkemizde şöyle bir muhalefet anlayışı var; biz rahat koltuklarımızda oturalım, parti içi dedikodularla uğraşalım, Cumhurbaşkanına sövelim, hakaret edelim, böylece siyaset yapmış olalım. Peki bu şekilde iktidara gelebilir misiniz? Elbette mümkün değil. Dışarıdan bir güç gelsin, üst akıl diyorum ya ben, o bir talimat versin, bunları devirsin ve bizi iktidara getirsinler. Daha üzücü olanın cinsi sapıklara dahi bel bağlamış durumdalar. Ana muhalefet lideri dün bir konuşma yapıyor. Ben konuşmayı onun şahsında başında bulunduğu partinin mensubu hanımefendilerine ve milletime bu çağrıyı yapıyorum. Karaman'dan sonra Türkiye'nin dört bir yanında olaylar patladı. Bunlar sabah akşam Müslümanlıktan dinden imandan bahsediyorlardı. Dinime küfreden müslüman olsa bari...
ANA MUHALEFET LİDERİNİN SÖZLERİ SİYASİ SAPIKLIKTIR
Dün muhalefet partisi lideri çıkmış bir açıklama yapıyor. Karaman'dan sonra Türkiye'nin dörtbir yanında olaylar patladı diyor. Önce İstiklal şairimizin ifadesiyle, dinime küfreden Müslüman olsa bari diyordu. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız olan hanfendiye tekrar etmeye terbiyemin el vermeyeceği şekilde sözler söylüyor. Dün televizyon kanallarında bu sözler biplenerek yani sansürlenerek tekrarlanıyor. Ana muhalefetin üzerinden siyaset yapmaya çalıştığı cinsi sapık şuanda cezaevinde ve yaptıklarının cezasını çekiyor. Peki, bu siyasi sapıkları ne yapacağız? Biz bunları hiç yerine koydukça, ahlaksızlığın, çirkefliğin çıtasını yükseltiyorlar. Bu zat için söylenen her söz israftır tıpkı kendisi gibi gereksizdir. Bu kişi başında bulunduğu partinin de yüz karasıdır.
ŞEHİTLERİMİZİ GENELLİKLE BOMBALI TUZAKLARLA KAYBEDİYORUZ
Türkiye kendi toprakları içinde ve hemen yanıbaşında yaşanan dünyanın son yıllarda karşılaştığı en büyük terör tehditlerinin doğrudan muhatabıdır. Çeşitli yerlerde yaşanan terör olayları hem oradaki vatandaşlarımızın hayatını olumsuz yönde etkiliyor hem de verdiğimiz şehitler bizi üzüyor. Sınırın diğer tarafından çeşitli yönlerden yapılan tahkimat sebebiyle operasyonlarımız biraz yavaş ilerliyor. Güvenlik güçlerimizin verdikleri kayıplar büyük çapta patlatılan bombalardan kaynaklanıyor. Biz sivil vatandaşlarımızın zarar görmemesi konusunda hassasiyet gösterdiğimiz için bu denli sorunla karşılaştık. Güvenlik güçlerimiz her gün terör örgütüne ağır darbeler vuruyor. Gerekiyorsa operasyon yürütülen yerlerin tamamen boşaltılması zaten oturulacak hale gelmeyen yerleri uzaktan imha noktasına gidilmelidir. Buralar tamamen yıkılıp sıfırdan inşa edilmeli. Hemen spekülasyonlar başlıyor.
KENTSEL DEĞİŞİM DÖNÜŞÜM ORADAKİ MÜLK SAHİPLERİ İÇİNDİR
Bölgede yakılan yıkılan yerlere şehitler için evler yapılacağı yalanının uyduruyorlar. Bölgede yapılan kentsel değişim dönüşüm de oradaki mülk sahiplerine yönelik yapılacak işlerdir. Bu mülk sahibi olmayanlar ise nasıl bundan önce orada kirada yaşıyorsa yine orada kirada yaşamaya devam edecekler. Bu süreç içerisinde devletimiz tarafından kira yardımı yapıyorlar. Adil olmak bir devletin şanındandır, şerefindendir. Güvenlik güçlerimizin bir tırnağını oradaki beton yığınlarına değişmeyiz. Şehitlerimizin yakınlarının acısı bizim şu andaki yaşadığımız gibi değil, bunu çok iyi biliyoruz. Şehitlik bu toprakları vatan yapan o kanın ta kendisidir. Ülkenin ve milletin bekası için canını ortaya koyan kahramanlarımızı omuzlarımızın üzerinde taşısak yeridir.
PAÇAVRALARI ANCAK KENDİ KEFENLERİ YERİNE KULLANABİLİRLER
Şehitlerimizin yakınlarına, gazilerimize ne yapsak hakkımızı ödeyemeyiz. Biz bu coğrafyayı vatanımız olarak kabul ettiğimiz, hayatımızı burada sürdürmekle kararlı olduğumuz müddetçe bu mücadele bitmeyecektir. Birilerin başka vatanları olabilir, ama bizim gidecek başka yerimiz de yok, bu toprakları bırakmaya niyetimiz de yok. Bu böyle biline. Milletimizin birliğini, beraberliğini hedef alarak bizi köşeye sıkıştıracaklarını sananlar, üzerine bastıkları toprağın bir de altına baksınlar. Ecdadımız bayrağımızın rengini kırmızıyı çok sevdikleri için belirlememişler; rengini şehitlerimizin kanından alıyor onun için belirlemişler. Kendi paçavralarını bayrağımızın yerine dikmeyi düşünenler onları ancak kendi kefenleri olarak kullanabilirler.
YA BU DEVLETTE VARSIN YA DA YOK OLUP GİDECEKSİN
Bu vatanda kimse operasyona kalkışmasın, kalkışırlarsa şu andaki bedeli ödemeye devam edeceklerdir, bunu böyle bilsinler. Bizim Türkiye Cumhuriyeti devletimizden başka bir devletimiz asla yoktur. Çıkmış birisi paralel devlet, öbürü çıkmış bilmem ne devlet. Ya bu devlette varsın ya da yok olursun. Onun içinde bir olarak, iri olarak, diri olarak hep birlikte Türkiye olarak hedeflerimize ulaşacağız. Parçalanmayacağız, birbirimizi Allah için bu vatan için seveceğiz. Hala ülkemizin içeride ve dışarıda verdiği mücadelenin anlamını tam olarak kavrayamayanların haline üzülüyorum. Suriye meselesini, oradaki üç beş terör örgütünün savaşını, bir zalimin iktidarını sürdürme mücadelesi olarak görmek yanlıştır. Irak'taki kriz sadece mezhep çatışması değildir. Mısır'daki durumun tabii dinamiklerin ürünü olarak kabul edemeyiz. Kafkasya'da alevlenen çatışmalar. Afrika'da, güney Asya'da bitmek bilmeyen sancılar birbirinin ürünüdür.
BM GÜVENLİK KONSEYİ'NDE 196 ÜLKE DE TEMSİL EDİLMELİ
BM'de 196 ülke var hepsinin kaderi 5 ülkenin ağzına bakar. Böyle adalet olur mu? 5 tane daimi üyenin hepsi de hıristiyan. İçlerinde bir tane müslüman ülke yok. Hani dünyada inanç özgürlüğü, böyle bir adalet olur mu? Her inancın temsil ettiği bir BM Güvenlik Konseyi yok ki ortada. Kıtalar olarak sadece Avrupa, sadece Asya bir de Amerika var. Diğer yerler yok. Adil olmayan bir dünyada biz nasıl karar vereceğiz? Suriye'de tek başına Rusya hayır diyor, iş bitiyor. Çin'le beraber hayır diyor iş bitiyor. Adil olmak her devletin bana göre kalış sebebidir. Birinci dünya şartlarıyla bugünkü şartlar aynı değildir. Dünyanın yeniden reforme edilmesi lazımdır. Yeniden dizayn edilmesinde 196 ülke de burada belli aralıklarla görev verilmeli. BM Güvenlik Konseyi'nin daimisi geçicisi olmaz. 20 ülkeden oluşuyorsa 20'si daimi olacak. 2 yılda bir görev süresi değiştikçe 10 yılda bir böyle bir görev aynı ülkelere gelebilir.
7 MİLYARLIK DÜNYA NÜFUSU BU ADALETSİZLİĞİ KALDIRAMAZ
Şu anda dünyada 1 milyar 700 milyon müslüman var ama müslümanların BM'de bir tane temsilcisi yok. Bunu söyledi diye Tayyip Erdoğan diktatör oluyor, özgürlüklerin karşısında oluyor. Ben bunu her zaman söylemeye devam edeceğim, birileri söylemese de. Ülkemizdeki medya şöyle der böyle der, ne derse desin, hak bildiğimizi söylemeye devam edeceğiz. 7 milyarlık dünya nüfusu bu haksızlığı, adaletsizliği, zulmü kaldıramaz. Biz ülke ve millet olarak sağlam durmak zorundayız. 2023 hedeflerimize ulaştığımızda emin olunuz çok şeylerin değiştiğini göreceğiz. İslam İşbirliği Teşkilatı önümüzdeki günlerde İstanbul'da toplanacak. 3 yıl süreyle İslam İşbirliği Teşkilatı'nda bizler Türkiye olarak yönetimi elde tutacağız. Yapılması gerekenleri en güzel şekilde değerlendirerek inisiyatif kullanabilecek hale getirmenin çalışmalarını yapacağız.
BU ZALİM BİR AN ÖNCE LAHEY ADALET DİVANI'NA GÖNDERİLMELİ
Suriye ve Irak'ta bazen öyle hadiseler yaşanıyor ki, bazı karşılaşmalar yapmadan edemiyorsunuz. Milyonlarca insanların ölümüyle sonuçlanan operasyonlar yapıldı. En önemli gerekçe kimyasal silahtı. Şimdi soruyorum; kimyasal silahlarla ne kadar kişi öldü? Bin beşyüz iki bin, bilemediniz 5 bin. Peki konvansiyonel silahlarla ölenlerin sayısı ne kadar. Suriye'de 500 bin. Kimyasal silahlarla ölenler 5 bin, konvansiyonel silahlarla ölenler 500 bin. Sonucu ölüm olan kullanılan silah ne olursa olsun sonucu ölümse benim için ha kimyasal olmuş ha konvansiyonel olmuş ne farkeder. Bizim Lahey Adalet Divanı'na bu zalimi sevketmemiz gerekmez mi? Neyse bedelini ödesin. Bu adam elini kolunu sallaya sallaya dünyada dolaşıyor. Tabii gittiği yer sadece Rusya. Ama bakıyorsunuz temsilcileri BM'ye kadar gelebiliyor.
RUSYA UKRAYNA'DA DA TARAF OLDU GÜRCİSTAN'DA DA...
Irak'ta DAEŞ kimyasal silahlarla Tazuhurmatu'ya saldırdı. Türkmen kardeşlerimiz öldü. Sünni ve Şii tüm Türkmenler bizim öz kardeşimizdir. Azerbaycan ve Ermenistan arasında devam eden çatışmalar temenni ederim ki, Azerbaycan'ın attığı adımlar Ermenistan tarafından da karşılığını bulsun. Bunun suçu vebali Ermenistan'a aittir. Güvenlik Zirvesi'nden döndük, Rusya 'Türkiye taraf' diyor. Eğer Azerbaycan Ermenistan arasında taraf aranacaksa burada en önemli taraf Rusya'dır. Rusya taraf olmayı sever. Ukrayna'da da taraf olmuştur, Gürcistan'da da taraf olmuştur, şimdi de Suriye'de taraf olmuştur. Suriye beni çağırdı onun için gittim, diyorsun. Bizi aldatamazsın. Niye zalimin yanında yer alıyorsun, mazlumun yanında yer al.
ANA MUHALEFET ONLARI 'BELA' DİYE TARİF EDİYOR...
Bu kadar aramız iyiydi, benimle başka şeyler konuştun. Dert Akdaniz'de otorite kurmak. Deniz üssü kurmuştu şimdi farklı bir yapı peşinde. Türkmenlere yönelik kimyasal silah saldırısından dolayı herhangi bir kaygı dolu sözü duyan var mı? Türkmen dağlarını rejim uçakları vuruyor. Maksat bu silahları kullananlarla mücadele değil. Suriye ve Irak'ta kendi ajandalarını, oyun planlarını hayata geçirmenin derdindeler. İnsani dramlar bunların umrunda değil. Bizim durumumuz çok farklı. Bizim bu insanlarla bin yıllık kardeşliğimiz, dostluğumuz, akrabalığımız var. Oralarda yaşanan her acı bizim de yüreğimizi yakar. Tıpkı Kırım gibi oraları kendimizden ayrı göremeyiz. Ana muhalefetin başındaki zat onları bela olarak tarif ediyor. Aramızdaki fark budur.