ÇOCUKLUĞUMUZ VE GENÇLİĞİMİZ NASIL GEÇTİ?

Mustafa Cemal TOMAR

ÇOCUKLUĞUMUZ VE GENÇLİĞİMİZ NASIL GEÇTİ?

Geçmiş yaşanmışlıklarımızdan bahsettiğimiz zaman, özellikte akranlarımızı daha çok ilgilendirdiği için yazılarımız daha çok dikkat çekiyor.Geçmişimizi andıran yazıları okuyanların sayısında daha fazla teveccüh olduğunu görüyorum. Bu nedenle bu başlık altında bir yazı kaleme almayı düşündüm. Ara ara böyle yazılara yer verilmesi de gerekir. Okuyucularımızın dikkatini çeken, dertlerine derman olan, rahatladan, yerine göre bilgi veren, düşündüren yazılar yazmak gerekir. Bunun farkındayım. Bu yazılara yer verirken de yetiştiğimiz dönemleri (kuşakları) dikkate almak gerekir.

Bizlere bilmiyorum ama ne kuşağı diyorlar sizce? 66 doğumlu olanların kuşağı ne olur? bakalım.

Bu kuşakları doğduğu yıllara göre tanımlarsak;, 1946-1964 arasına “Patlama Kuşağı”, 1965-1979 arasına “X Kuşağı”, 1980-1999 arasına “Y Kuşağı” ve 2000-2021 arasında doğanlara ise “Z Kuşağı” denilmektedir.

Öyle ise bize X kuşağı diyorlar. Milat 1946 da başlıyor. Yerine göre kuşaklar 15-20 yıl sürmektedir anlaşılan.

Canlılar bulunduğu ortama uyum sağlayan organizmalardır. İnsanoğlu da böyledir. Yaşadığı ortama göre şekil alır, hayatını tanzim eder. İmkânlar ölçüsünde yaşamaya çalışır, imkânlar ölçüsünde mutluluk yolunu arar, böyle hayat sürer gider.

Köylerde sosyal ortam olarak okul, kahve, cami, bakkal olur. İnsanlar buralara giderek mutlu olabiliyorlar. Büyük şehirlerde gidilecek imkânlar çok, lâkin gitme imkänı yoksa belki de mutsuzluk olur.

Bizim kuşağın diyelim, bir önceki kuşağa kıyasla imkânları daha iyi idi. Son Z kuşağının imkânları da Y kuşağına göre daha iyi görülmektedir. Zira insanlık sürekli ilerleme kaydetmektedir. Bilim ve teknoloji nerde ise "ışık hızında" ilerliyor. Bizim X kuşağının kapasitesi doğrusu bu çağın teknolojik gelişmelerini kavramakta güçlük çekiyor.

Dünkü yazımda "Uçak Gemisinin Teknik Özelliklerini" anlatan bir yazı yazmıştım. Yazıyı tıklıyanların sayısı 3-5 'i geçmedi. Bizim kuşak ve üserindeki kuşakların tekniki ve bilim içerikli yazılar dikkatlerini çekmiyor. Facebook da orta taşlıların ve yaşlıların en çok kullandığı sosyal medyadır. Gençler daha çok diğer sasyal medyaları kullanıyorlar. Sebibine gelince her yönüyle bizden ayrı dünyalar içinde olduklarındandır.

Hal böyle olunca yavaş yavaş eskidiğimizi, işe yaramaz hale gelmeye başladığımızı, kenara atılmaya çok yaklaştığımızı fark ediyorum. " Hele amca, dayı sen bir dur, karışma!" sözlerini sık sık duyar hale geldik. Böyle sözlere de bayılıyorum doğrusu!!! Sağlığimız açısından da işimiz açısından da siren sesleri her taraftan çalmaya başladığı görülüyor .Artık " sen halâ çalışıyor musun?" diyenlerin haddi hesabı yoktur. Bize bu konuda, bizden büyük olan ve genellikle "68 kuşağı" diye tabir edilen ağabeyler moral vermektedirler. Onlar 50-60 yaş arasını genç yaş olarak görüyorlar. " Sen daha gençsin, 65 yaşına kadar çalış, emekli olup da ne yapacaksın, bizim halimizi görüyorsunuz" derler. Bizim kuşaktakiler de moral bulur. O ağabeylerle, bu manada dostluk kurmaktan mutlu oluyorum.

Ben aslında bizim kuşaktakilerin çocukluk ve gençlik dönemlerindeki yaşanmışlıkları dile getiren bir yazı yazmayı tasarlamıştım. Mevzuya başlarken konuya "kuşak kuşak" gireyim dedim. Konu dağıldı, başka bir yöne evrildi, çevrildi. Bazen böyle evrilmeler oluyor. Bu yazımda da öyle oldu diyelim.

Bir dahaki yazımda nasip olursa yazımın giriş paragrafının altını dolduracak bir yazı yazmaya çalışacağım inşallah. Şimdiden duyuruyorum. X kuşağını adeta çocukluğuna ve gençlik yıllarına götürecek bir yazı türü olmasına özen göstereceğim. Çok kişiyi ilgilendiren bir yazı olacak. Bir solukta herkesin okumasını sağlayacak bir anlatım tarzı ile anlatmaya çalışacağım.. Dünya'nın her bir köşesinde, gurbet ellerde yıllarca memleketinden uzak yerlerde çalışmakta olan, memleket hasretiyle yanıp tutuşan akranlarımın bir nebze de olsa bu hasretini deşifre edecek, giderecek, duygulandıracak bir yazı türü olmasına gayret sarfedeceğim.

Anadolumuzun her bir yerinde, "toprağının kokusunu" çocukluğunda ve gençliğinde alan, havasını teneffüs eden, dağında bayırında yürüyen, suyundan kana kana su içen, düğününe katılıp neşelenen, cenazesine katılıp üzülen ve ağlayan, camisi'ne gidip huzur bulan, hasret dolu günlerimizi hatırlatan bir yazı ortaya koymaya çalışacağım inşallah.

Bizi öz benliğimize götüren, bizi bize yaklaştıran, eski dostlukların özlemine döndürmesini sağlayan, geçmişi ve hatıralarımızı canlandıran, aslında o günleri yâd eden, türküler, şiirler, romanlar ve yazılardır. Her birimiz, o günlerimizi hatırlatacak bir şey olduğu zaman dikkatinizi çeker, dinleriz, duygulanırız. Çünkü bizim mayamız oralardan geliyor. O dönemin toprağıyla, hamuruyla yoğrulduk. O dönemin her şeyi bizim genimize işlemiştir. Hemen aslımıza rucü ediyor, huzur buluyoruz.

Daha geniş bilgi için yarınki yazıyı bekleyelim inşallah. Böylelikle kendime vazife çıkardım. Rabbim yâr ve yardımcımız olsun. Amiin.

17.10.2024

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.