Toplumda sıkça görülen ve psikiyatrik bir hastalık olan sosyal fobi tanısı genellikle ergenlikte konulsa da belirtileri erken çocukluk döneminde de görülebiliyor. Sosyal fobinin mutlaka tedavi edilmesi gerektiğini söyleyen DoktorTakvimi.com uzmanlarından Psikolojik Danışman Ada Ümmühan Köse, bu ciddi hastalığın kişinin yaşam kalitesini düşürdüğünü, başarısını etkilediğini, yalnızlık, anksiyete ve mutsuzluğa yol açabileceğinin altını çiziyor.
Hepimiz gündelik hayatta sosyal kaygılar yaşarız. Okulda, sınıfta, vapurda, metroda, sonradan girdiğimiz bir salonda ya da bir toplantıda görünmez olmak isteyebilir, soğuk terler dökebilir, bir sürü gözün üzerimize dikildiğini hissedebiliriz. Hayatımızın dönüm noktası bir sınava girdiğimizde, yeni bir okula veya sınıfa başlayacağımızda vücudumuz kaskatı kesilebilir. Bazen "Rezil olacağım. Yanlış bir şey söyleyeceğim, herkes bana gülecek. Yetersizim. Çirkinim" gibi düşüncelerle bir davete gitmekten vazgeçtiğimiz, uğradığımız bir haksızlığa itiraz edemediğimiz, doğrusunu bildiğimiz halde söyleyemediğimiz, sözlü bir mülakat ya da sınavda cevapları bildiğimiz halde sözcüklerin boğazımıza dizildiği olmuştur. Peki, bu yaşadığımız basit bir kaygı mı, yoksa sosyal fobi mi?
Başkalarının düşüncelerinin, hakkımızdaki yargılarının hepimiz için önemli olduğunu söyleyen DoktorTakvimi.com uzmanlarından Psikolojik Danışman Ada Ümmühan Köse, bu durumun kaygıya neden olabileceğini söylüyor. Bu saygıların bir nebzeye kadar normal hatta işe yarar olabileceğine değinen Köse, "Bu kaygılar sınava daha iyi hazırlanmamızı, daha özenli bir sunum yapmamızı, riskleri daha iyi değerlendirmemizi ve daha başarılı işler yapmamızı sağlayabilir. Sosyal fobi ise kişinin başkaları tarafından yargılanacağı kaygısı taşıyarak, sosyal ortamlarda rezil olacağı konusunda belirgin ve sürekli korkunun olduğu bir kaygı bozukluğudur. Kişi sınava gireceğinde, bir sunum yapacağında ya da bir davete gideceğinde, yeni biriyle tanıyacağında terlemeye, yüzü kızarmaya, ağzı kurumaya, nefesi kesilmeye başlıyor, eylemi yapmaktan vazgeçiyorsa ve bu süreklilik arz ediyorsa bu durum sosyal fobidir. Sosyal fobi toplumda en sık görülen psikiyatrik hastalıktır" diyor.
Sosyal fobi çocukluk döneminde de görülebilir
Psikolojik Danışman Ada Ümmühan Köse, sosyal fobinin kişinin hayatını kısıtlayan, performansını ve yaşam kalitesini ciddi anlamda düşüren, başarısını etkileyen, yalnızlık, anksiyete ve mutsuzluğa yol açan ciddi bir hastalık olduğunun ve mutlaka tedavi edilmesi gerektirdiğinin altını çiziyor. Sosyal fobi tanısının genellikle ergenlikte konulduğuna ama belirtilerinin erken çocukluk döneminde görülmeye başladığına dikkat çeken Köse, sözlerini şöyle sürdürüyor: "4-5 yaş civarı, sosyal bir birey olarak çocuk kendini algılamaya başlar ve kendine has özellikleri ortaya çıkar.
Çevreyle etkileşim artar ve utanma duygusu gelişmeye başlar. Bu dönemde sosyal ortamlarda aşırı utangaç, başkalarının yanında konuşmayan çocukların müdahale edilmediği takdirde ileride sosyal fobi tanısı almaları riski yüksektir. 8 yaşından itibaren başkalarının onun hakkında düşünceleri önem kazanmaya başlar ve eleştiriler onu derinden etkiler, sürekli eleştiriler karşısında sevilmediğini düşünür. Yine bu yaş civarı aşırı kaygılı, çekingen çocukların ergenlikte sosyal fobi tanısı almaları kaçınılmazdır. Erken çocukluk döneminde tanıdık olmayan ortamlara insanlara, nesnelere karşı aşırı korku duyan çocukların daha çok sosyal fobiye yakalandığı görülmüştür."
Sosyal fobi çocuğu yalnızlığa sürükleyebilir
Sosyal fobi tanısı almış çocuklar genellikle çevreleri tarafından çekingen, sessiz ürkek ve utangaç olarak tanımlandıklarını belirten Köse, çocuklarda ve ergenlerde görülen belirtileri ise şöyle anlatıyor: "Bu çocuklar okulda yalnız başlarına dolaşır, etkinliklere katılmaz, grup oyunlarına girmek istemezler. Sınıfta sorulan sorulara cevap vermez, parmak kaldırmaz, sesli okuma yapmaktan, tahtaya kalkmaktan korkarlar. Kendilerine soru sorulduğunda, grup önünde konuşması yüzleri kızarır, sesleri titrer. En basit isteklerini dile getirmekten, fikirlerini belirtmekten kaçınır, iletişim kurmaları gerektiğinde göz göze gelmezler. Ergenler ise tepkilerinin, duygularının anlaşılmasından rahatsız olup, söylediklerinin saçma bulunacağından korkarak konuşmak istemezler. Vücudundaki değişimler kendilerine de yabancı olduğu için şakalaşırlar, bu konuda yapılan şakalara aşırı tepki gösterebilirler. Sesinin, elinin titreyeceği endişesiyle tahtaya kalkmaktan, yanlış bişey söylemekten, gülünç duruma düşmekten aşırı korkar ve derse odaklanmakta zorlanırlar. Sözlü sınavlarda özellikle bu kaygı nedeniyle başarısı düşer. Sosyal fobisi olan ergenler arkadaş buluşmalarına katılmaz, ilişkilerini sürdüremez, yeni ortamlara giremez ve bu kaçınma yüzünden de yalnızlığa sürüklenirler."
Çocuğunuzu başkalarıyla kıyaslamayın
Toplumun sosyal fobiyi desteklediğini ve sosyal fobinin kaynağı çocukluk yaşantıları, çok etkili olmasa da kalıtım ve ebeveyn tutumları olduğunu söyleyen DoktorTakvimi.com uzmanlarından Psikolojik Danışman Ada Ümmühan Köse, "Korkuyla çocukları ve bireyleri disipline etmeye çalışıyoruz. Çekingen, sessiz, her denileni yapan, itiraz etmeyen insanlar efendi, mülayim diye nitelendirilip saygı görebiliyor. Sınıfta çok soru soran, farklı fikirler sunan çocuk, problem çocuk olarak mimleniyor. Hakkını arayan ve direten kişi uyumsuz diye kınanabiliyor. Kişi sürekli toplam tarafından kınayan bakışlarla, "El alem ne der" baskıyla belli bir kalıp içinde tutulmaya çalışılıyor.
Bu yapı aile içinde başlıyor ve sürüyor. Çocuk gökyüzünü kırmızıya boyadığında "Böyle gökyüzü mü olur", yeni bir şey denemek istediğinde "İcat çıkarma", bir konu hakkında fikrini beyan ettiğinde "Sus, sen ne anlarsın" diyerek heveslerini kırıp, güvenlerini zedeliyoruz. Bir çocuğunun cesaretini kırdığınızda, haksız yere suçladığınızda, komşunun çalışkan çocuğuyla ya da kardeşiyle kıyasladığınızda çocuğun hayatında onulmaz yaralar açmış, çocuğun sosyal fobi geliştirmesini desteklemiş olursunuz. Aynı zamanda bunun tersi aşırı koruyucu, kollayıcı aile tutumları da çocuğun sosyal fobi geliştirmesinde etkilidir. Çocuklarımız için her şeyi düşünüp her sorunu onlar adına çözerek, karar vererek, hiçbir sorumluluk vermeyerek yine kendine güvensiz, yeni durumlarla karşılaştığında sudan çıkmış balığa dönen, sosyal fobi geliştiren çocuklar olmasına yol açılıyoruz. Böyle çocuklar ileride daha büyük kaygılarla önüne çıkan fırsatları değerlendiremeyecek. Böylece hak ettiği hayatı yaşamadığını düşünen mutsuz, kaygılı ve korku dolu bireyler olacaktır."
Bu önerilere mutlaka kulak verin
Erken yaşta başlayan sosyal fobinin mutlaka tedavi edilmesi gerektiğinin altını çizen DoktorTakvimi.com uzmanlarından Psikolojik Danışman Ada Ümmühan Köse, "Bilişsel terapi kaygı durumlarını, bedensel tepkileri, kaygı durumundaki düşünce yapısını anlama ve bunlarla başa çıkma stratejileri geliştirme gibi aşamalardan oluşur. Davranışsal terapi ise model olma, şikayetlerin üstüne gitme, gevşeme teknikleri, sosyal beceri eğitimi rol oynama gibi her bireyde farklı uygulanabilecek yöntemlerden oluşur" diyor. Köse, ebeveynlere şu önerilerde bulunuyor:
- Her şeyden önce bunun bir hastalık olduğunu kabul edin ve tedavi edilmezse ileride çocuğun tüm hayatını etkileyip, kısıtlayan mutsuz, korku dolu, yalnız ve istediği hiçbir şeyi yapamayan bir yetişkin olacağı unutulmayın.
- Çocuğu ilgilendiren konularda mutlaka fikrini almalısınız. İsteklerini ciddiye almayı, söylediklerine kulak vermeyi, Hayır'larına saygı duymayı, sınırlarını tanımasına izin vermeyi ve onların sınırlarına riayet etmeyi öğrenmelisiniz.
- Çocuklarınızla bol bol sosyal ortamlara girerek, onlara model olabilirsiniz. Ayrıca eve misafir çağırmalarına, sınıf arkadaşlarını davet etmelerine izin vererek onlara sosyal ortamlar yaratabilirsiniz.
- Okul öncesi eğitim almalarını sağlayın. Çocuğun yaşına uygun sorumluluklar ve görevlerle başarmalarına fırsat verin.
- Ev içinde demokratik ve eşitlikçi bir tutum sergileyin.
- Çocuğun iyi yönlerini takdir edip, başarılarını ödüllendirin. Hata yapabileceğini ve bu hataların onlara olan sevginizi azaltmadığını gösterin.