ÇOCUKLAR DUYGUSUZ YETİŞTİRİLİYOR
Bizim kuşak ve bizden bir tık büyük olan kuşaklar arasında sohbet esnasında "eskiden" diyerek söze başlamak çok oluyor. Eskiden şöyle şöyle oluyordu diyerek söze başlayan bir kimse anla ki geçmişle günümüzü karşılsştıracaktır.
Büyüklerimiz "eskiden" kelimesini kullanarak söze başladıklarında büyük bir merakla onları dinler, dediklerini anlamaya çalışırdık. Hatta geçmişle ilgili sorular sorar, geçmişi ve geçmişteki hayat serüvenini anlamaya çalışırdık. Şimdiki nesil ise bizim geçmişimizle ilgili herhangi bir şey merak edip sorduğu yok. Anlatmaya kalksanız da sıkılır, dinlemek istemez. Çünkü bizim yaşadığımız hayata çok yabancılar, dünyaları tamamiylr farklı, bizleri anlayacak durumda değillerdir.
Çocuklar ve gençler bizim eserimizdir, onları nasıl yetiştiriyorsak öyle ürün alırız.
Çocuklarımıza konforlu hayata alıştırdık, biz sıkıntılarla büyüdük, evlatlarımız sıkıntı çekmesin dedik, biz açlık çektik onlar çekmesin dedik. Biz kendimizden fedakârlık ettik, evlâtlarımıza her türlü imkânı sağlayalım diye. Bu sefer de sıkıntıya gelmeyen, aç olan insanların ve çocukların halinden anlamayan bir nesil çıkıverdi karşımıza.
Biz yamalı elbise giyer, ayağımıza kara lastik sokar, büyük kardeşlerimizin eskiyen ve onlara küçük gelen elbiselerini giyerdik. Bizler çocuklarımıza her mevsime uygun elbise aldık, modayı takip ettik, çocuklarımız başkalarının çocuklarından geri kalmasın diye. Sonuç, bu elbiselerin parası nasıl kazanılır düşünmeden giydiği bir elbiseyi bir daha giymek istemeyen bir nesil yetiştirdik. Anne- baba nasıl para kazandığını hiç düşünmeden sadece isteğine odaklanan, isteği yerine gelmediğinde mutsuz olan ve hayatına kahredenilecek duruma gelen bir nesil karşımıza çıkıberdi.
Çocuklarımızın her istediğine yok demedik, gayret ettik, isteklerini temin ettik. Yokluğun ne olduğunu bilmeyen bir nesil türedi böylece. Yok kelimesinin ne olduğunu anlamayan, mazeret kabul etmeyen, isteğine odaklanan bir nesil. 100 kere isteğini uerine getir, bir kere yok de, senden kötüsü yok.
Diğer taraftan kaloriferli sınıflarda okuttuk çocukları, sıcak ev ortamlarında yaşattık, soğuğun ne olduğunu bilmeyen bir nesil ortaya çıktı.
Sıkıntı, yorgunluk, açlık, çekmeyen birinin, aç olan insanin, sıkıntı ve yokluk çeken insanın halinden anlar mı hiç. Açlık susuzluk çekmeyen bir neslin tasarruf yapma olanağı mümkün mü?
. Okul ile ev arası yürüme mesafesinde olduğu halde çocuklarımızı ya özel arabamızla ya da servis aracıyla okulun kapısına kadar götürdük. Çocukları yıllarca ne ıslattık ne de çamura bastırdık. Şimdi de ev bulamayıp yağmur- çamur altında yaşayan insanların halinden niye anlamıyorlar diye hayıflanıp duruyoruz. Onlar mı haksız yoksa biz mi haklıyız?
Çok küçük yaşlarda çocuklarımızın ellerine cep telefonu ve tabletleri verdik. İnternet ortamındaki hayatın ne olduğunu öğrenmelerini sağladık. İnternet ortamında çocuğumuz kimle konuşuyor, hangi sitelere giriyor, hangi dizileri seyredir, ne tür müzikle iştigaldir? hangi yazarın yazılarını okuyor? ahlâk bozucu sitelere giriyor mu? sorularına çoğu gere iştigal olmadık. Aile ortamı içerisine çekip sohbet ortamı oluşturmadık, aynı evin içerisinde yabancı gibi yaşadık, herkes bağımsız ve özgür dünyasını aynı çatı altında kurmasını başardı, yıllarca birbirinden kopuk yaşadık. Şimdi de çocuklardan sevgi, saygı bekliyoruz. İbadet eden, acıyan, paylaşmasını bilen, büyüğünü -küçüğünü tanıyan, uzakta da olsa din kardeşinin acısını duyabilen bir nesil neden yetiştiremedik diye soruyor ve sorguluyoruz. İşimiz zor, evlâtlarımız elimizden alınmış, aileler bir bir parçalanıyor sessizce, haberimiz yok.
Bir de burası çok önemlidir. Evlâtlarımıza helâl lokma mı, haram lokma mı yediriyoruz? mevzusu çok önemlidir. Eğer kazancımızda haram katmışsak yedi ceddimizi etkiler. Biz böyle biliriz. Haram, helâl hassasiyeti de ortadan kalktı nerde ise. Bu haram helâl meselesi çok önemlidir, başlı başına işlenmesi gereken bir konudur.
Tabi çocuk yetiştirmede yaptığımız bunca yanlışların tek müsebbibi biz değiliz. Oylarımızla yıllarca seçip başa getirdiğimiz yöneticilerimizin de bu olumsuz tabloda büyük sorumlulukları vardır. Adeta devlet eliyle çocuklarımız bu hayata itilmiştir. Tüketime yönelik bir hayat serencamına toplumumuz tedrici olarak alıştırılmıştır. Sonuç itibarıylâ;
Genellikle Z Kuşağı diye tabir edilen bu kuşak; bizden çok farklıdır. Başta dini hassasiyetleri zayıf, toplumdaki ilişkileri farklı, duyguları değişmiş, her şeye maddi gözle bakan, hayatın eğlenmekten başka bir şey olmadığını inanan ve zanneden, zordan kaçan, hazırcılığa alışan, ebeveynlerin onların her türlü ihtiyaçlarını karşılamak zorunda olduğuna inanan ve bekleyen, kıymat bilmeyen, doyumsuz, minnetsiz, sosyal hayattan uzak bir nesil inşa ettik.
Bu Z Kuşağında vatan- millet-bayrak-din sevgisi de kalmamış. Burada haksızlık yapmayalım. İstisnaları elbette vardır. Bu kuşağa, bu devlet nasıl emanet edilecek diye insan kuşkulanmadan duramıyor. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı ve gençlerimizi nasıl yetiştirdiysek alacağımız ürün de ona göredir. Tıpkı bir tarlaye ekilen ekin misali, tarlaya bakmadan iyi ürün alamayız, ürünün alınacağı sıra yapılacak müdahaleler fayda vermez.
Her çaresizliğe çare olan Yüce Rabbimize sığınmaktan ve dua etmekten başka bir seçeneğimiz kalmıyor. Selâm ve Dua ile...
09.11.2023
M. Cemal TOMAR