Son yıllarda yakaladığı ekonomik büyüme ile tüm dünyanın dikkatlerini üzerine çeken Çin Nüfus bakımından dünyanın en kalabalık ülkesi.
2018 itibariyle bilinen son rakam 1,420 Milyar. Türkiye’nin 17 katı, ABD’nin 4 katı bir nüfus. Yüzölçüm olarak da Rusya ve Kanada’dan sonra dünyanın 3. büyük alanına sahip ülke.
2018 yılında Gayrisafi Yurtiçi Hasılası( GSYİH ); 13.6 trilyon $ , Kişi başı gelir 9,147 $ GSYİH, İşsizlik oranı % 4.0 , enflasyon oranı % 2.3 , Sanayi ve inşaat sektörlerinin Çin GSYH’si içindeki payı % 40 olan ve Küresel ekonominin büyüme yükünün yaklaşık % 40’ını sırtlayan Dünyanın motor gücü.
Çin'in GSYİH 2019 yılında 14,4 trilyon dolar, 2020 yılında 15.67 trilyon $ olarak gerçekleşti. Bu kadar nüfusa rağmen 2020 yılında Kişi başına düşen milli geliri 10,2 bin dolar oldu.
Çin nasıl başardı ve Dünyanın en gelişen ülkesi oldu?
Çin’in yükselişi dünya tarihinde eşine ender rastlanan bir özelliğe sahip. Çin başlangıçta devlet politikası olarak büyüme modelini katma değeri düşük sanayi üretimi ve ihracat şeklinde yürütürken şimdi katma değeri yüksek sanayi üretimi ve ihracat modeline yöneldi. Bu devlet politikası ile çok büyük bir başarı elde etti.
Çin’in gayrı safi yurtiçi hasılası (GSYİH), 1980 yılında dünyanın %2’si iken, şimdi ABD’nin de önüne geçerek, %16,5’ine ulaştı. İhracatı, dünya toplam ihracatı içinde, 2001’de %4,3 iken 2016’da %14 oranına çıktı. Kişi başına gelir 1980 yılında 313 USD iken, 2010 yılında 4.428 USD ve 2018 yılında 9.147 USD’ a yükseldi.
Çin uyguladığı devlet politikası desteğiyle sanayi üretimini ve ihracatını paralel olarak 2000-2015 yılları arasında 15 yılda 8,2 kat artırdı.
2002-2009 yılları arasında dünya Ar-Ge harcamaları içinde Çin’in payı %5’ten %12’ye çıktı. 2012 yılında Ar-Ge’ye 257 milyar USD yatıran Çin, 2016 yılında Ar-Ge’ye 377 milyar USD yatırım yaparak ABD’den sonra 2.ci sıraya yükseldi. İhraç ürünleri içinde yüksek teknolojiye dayalı ürünlerin oranı 1995’te %7 iken, 2014’te % 28’e yükseldi.
Orta ve yüksek teknoloji ürünlerinin oranı ise % 56 civarında. Çin, 2005 yılında İngiltere ve Fransa’yı, 2007 yılında Almanya’yı ve son olarak da 2010 yılında Japonya’yı geride bırakarak ABD’den sonra dünyanın ikinci büyük ekonomisi haline geldi.
Çin’in gelişmesinin ana nedenleri:
– Çin milli sanayi üretimini, markalaşmayı ve ihracatı bir devlet politikası haline getirdi,
– Eğitime çok büyük önem verdi ve en çok yatırımı eğitim alanına yaptı,
– Başarılı öğrencileri gerek yurt dışında gerek yurt içinde eğiterek, Çin’de kurduğu bilim, teknoloji, ArGe ve inovasyon alanında değerlendirdi,
– Yerli sanayiye ve yerli malına büyük önem vererek milli sanayisini geliştirdi. İthal ettiği ürünleri yerli ürünlerle ikame etti,
– Yerli şirketleri yatırıma teşvik ederek destekledi ve tükettiğinden daha çok üretmeyi bir politika haline getirdi,
– Daha ucuz, kaliteli ve verimli teknolojiler üretmek için Ar-Ge yatırımları yaptı. Önceki yıllarda ucuz ve düşük kaliteli ürünler üretirken şimdi kaliteli ve ileri teknoloji ürünleriyle dünyanın her noktasına büyük ihracatlar gerçekleştirmeye başladı,
– Dünyadaki teknolojik gelişmeleri çok yakından takip ederek, 5 G gibi bazı sektörlerde daha ileri gitmeyi başardı,
– Yaptığı yatırımları ve milli markalarını sadece iç pazara yönelik değil, dış pazara uygun hale getirerek global pazarın içinde yarışacak projeler geliştirdi,
– Çin’i global teknoloji merkezi yapmak ve Çin’e beyin göçünü teşvik için politikalar geliştirdi,
– Çin markalarını dünyaya tanıtmak için dünya meşhurları ile reklam yaptı.
Çin’in şimdiki hedefi, nitelikli iş gücüne ve yüksek teknolojiye dayalı üretimi artırmak ve bilim, yüksek teknoloji, kültür ve değer ihraç eden bir ülkeye dönüşmek. 2025-2030 yıllarında ABD’yi de geçerek dünyanın en büyük ekonomisi olması tahmin edilen Çin’in bu önlenemez yükselişi, bizlere de örnek olsun.