BÜYÜK GÜNAH İŞLEYEN KAFİR OLUR MU?

Mehmet Emin PARLAKTÜRK


Merhum Prof.Dr.Hüseyin ATAY'ın vefatı nedeniyle sosyal medyada paylaşım yapan pek çok kişi, bazı fikilerinden dolayı onu tekfir ederek cehenneme göndermiş, "toprağı bol olsun" diyerek de rahmet dilemeyi çok görmüşler.

Akademik camiada saygın bir yeri olan ve pek çok din alimi yetiştiren, konusunda uzman Atay Hoca'nın fikirleri tartışılabilir, büyük günahlar da işlemiş olabilir ama müslüman olduğu bilinen birine kâfir demek çok büyük bir iddia ve ağır bir sorumluluktur. Zira, kafirlik iddiası doğru çıkmazsa sahibine geri döner.

Oysa bildiğimiz kadarıyla ilim, irfan ve ihlâsına şahid olduğumuz pek çok değerli şahsiyetin, Hüseyin Atay Hoca'nın vefatından dolayı üzüntü duyup taziyelerini ilettiklerini ve rahmet dilediklerini gördük. Biz de Hoca'ya Allah'tan rahmet ve mağfiret diliyoruz.

Bu durum, bana İmam Azam döneminde yaşanan bir olayı hatırlattı. Talebesi Ebu Yusuf'un anlattığına göre olay şöyle oldu:

Ebu Hanife'nin zamanında, Harici mezhebinde olanlar pek çoktu. Bunlar, Vehhabiler gibi "Büyük günah işleyenlerin kâfir olduklarına" inanıyorlardı.

Müslümanlar arasında büyük ayrışmalara sebep olan bu sözleri Ebu Hanife reddediyor, şiddetle karşı çıkıyordu.

Bu büyük İmam, bir kimsenin günah işlemekle dinden çıkmayacağını, sadece haram işlemiş olacağını, bunun da sadece azabı gerektireceğini söylemiş ve Haricilerin sözlerine karşı halkı dikkatli olmaya çağırmıştı.

Hariciler, İmam Azam'ın, Harici mezhebinin bozuk fikirli olduğunu anlattığını duyunca galeyana geldiler. İçlerinden kırk tane militan şöyle bir karar aldı:

"Ebu Hanife'ye gidelim, konuşalım, sözlerinden dönerse ne âlâ, dönmezse başını koparalım."

Ebu Yusuf diyor ki: "Biz derste hocamızı dinlerken, kılıçları omuzlarında asılı bir sürü sapık adam izin almadan içeri girdi. Belli ki, İmam Azam'ı öldürmek istiyorlardı.

Hışımla dediler ki:
- Sana iki sualimiz var, bize cevap ver. Bizim istediğimize uygun cevap verirsen kurtulursun. Aykırı cevap verirsen kaçamazsın, seni burada öldürürüz.

Hocamız, onların bu haline aldırmayıp sakince sordu:
- İnsaf ile mi, yoksa isyan ve inat ile mi konuşacağız?
- Her işte insaflı olmak gerekir, dediklerinde İmam Azam:
- O halde kılıçlarınızı kınlarına sokun, böyle yalın kılıç durmanız insafla bağdaşmaz, dedi.

Ama gelenler yine inat ve isyanla konuşmaya devam ettiler:
- Kılıçlar kınlarına girmez, kana boyanmak niyetiyle gelmişlerdir.
- Hasbünallah, öyleyse soracaklarınızı sorun, konuşalım, dedi hocamız.

Hariciler sordular:
- Bir kimse şarap içip sarhoş olarak ölse, bir kadın da zina edip doğurduğu çocuğu öldürse ve nifas hali bitmeden de ölse, bu iki facirin yani suç işlemiş günahkârın hallerinin ne olduğunu, namazlarının kılınıp kılınmayacağını bize anlat, dediler.

Ebu Hanife:
- Önce siz insafla şu sorularıma cevap verin; Bu ikisi, yahudi, mecusi veya hristiyan mıydılar? diye sordu.
- Hiç biri değil, dediler
- Peki hangi dindendir? diye tekrar sorunca:
- Tabii ki müslümandılar. Onlar, La ilahe illallah Muhammedün resulullah derlerdi, Peygamber aleyhisselamın Allah teâlâdan getirdiklerini kabul ederlerdi, fakat bu büyük günahı da işlediler, dediler.

Büyük İmam, onların kendi ağızlarıyla yaptıkları bu itiraf üzerine taşı gediğine koydu:
- Gördünüz ya! Onların hallerini ve hasletlerini siz saydınız. Şimdi soruyorum size: Bu üç şey iman mıdır, küfür müdür, insafla konuşup doğrusunu söyleyin, dedi.
Onlar da:
- Bu üç haslet imandır, dediler.
Ebu Hanife:
- Evet dogru, dediğiniz gibidir. Şimdi söyleyin bakalım, bu hasletler imanın nesidir, yarısı mı, üçte biri mi veya hepsi midir?
- Bu üç şey imanın tamamıdır. İman ancak bunlara denir, dediler.

Bunun üzerine Ebu Hanife:
- Mademki imanlı olduklarına kendiniz şehadet ediyorsunuz, o halde onlardan ne istiyorsunuz? dedi.

Hariciler kendi sözleriyle böylece mağlup oldular, hepsi de kılıçlarını kınlarına koyup bozuk mezheplerini bırakarak doğru yola girip sırat-ı müstakim üzere oldular."

Diyorum ki, insanları eleştirin, yanlış bildiğiniz fikirlerine dini ve ilmi delillerinizle karşı çıkın ama siz siz olun müslüman bilinenleri tekfir edip cehenneme göndermekten vazgeçin. Aynı şekilde cenneti de kimsenin tapulu mülkü gibi görmeyin.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.