BÜYÜ VARMI? İMTİHAN OLABİLİR Mİ?VE RIZKA ZARAR VEREBİLİRMİ?.
Bildirmişlerdir ki:Hz Muhammed ne ile imtihan edildi?
Eyyüb Aleyhisselâm hastalıkla, fakirlikle ve zenginlikle sınanmıştır. Hazret-i Muhammed (asm) önceki Peygamberlerin sınandığı hemen her imtihan Hazret-i Muhammed'in (asm) tek başına başından geçen çile yumakları olmuştur.
Kardeşlerim iyi bilin ki:
Allah Berat gecesinde her türlü rızkınızı ve vs yazılış manası şöyledir: Bir insan hareket etmeyince, Allah'tan bereket gelmez manasından bakmalıyız.
Her insanın ve bütün canlının rızkı Allah verir.Ama bu dünya bir mekteb olduğu için ve insan bu mektebde talebe olduğu için bazen imtihanlara tabi tutulacak daha sonra o rızka nail olur.
Eğer o talebe bu imtihanda başarılı olmayınca yada başka arkadaşları mani olunca kazanmasa bu sınavda geçemez.geçmese sınıfta kalır bundan dolayı arkadaş mani oldu diye bir söz olamaz.Çünkü sana veren akıl ile mücadele etmen ve hastaysan derdinin dermanı aramak gerekir.
Akıl ve irade insanda bulunduğu için Allah insanın kar ve zararından kulunu üzgür bırakmış ve her ikisinede hangisini seçersen onu kabulenmiş olursun ve daha sonra Allah da onu sana nail bırakır...her rızık Allah'tan gelir Ama insanın ambargosuna da maruz kaldığında rızkına zarar dokunabilir.ve Allah öylece seni imtihan etmiş olur.
Bildirmişlerdir ki:
Büyü yapılan kişide neler olur "vesvese.vehim,evham" görülen ilk belirtidir. Ruhsal yapının bozulması, uykusuzluk ve iradeyi kontrol edememe görülür. Cümle kurma yetisi zayıflar. Hiç bir neden yokken eş ve çocukları istememe görülür.
Kardeşlerim bilin ki:
Büyü insana zarar verebilir ve insanının rızkına,kısmetine,işine, bedenine ve çoluk çocuğuna zarar verebilir.Ne kadar takva sahibi biri varsa da yapılan büyüde zarar görebilir.
Peygamber efendimiz (s.a.v) e yapılan tarak üzerinde ki büyü Allahın habibini bile etkilediyse elbete bize dokunması çok vahimdir. ve müslümanca inancımız tamdır.
Büyü ve nazar mutlaka haktır.fakat büyüyü yapan yaptıran ve güzeten imansız Allahın huzuruna gitmeye mahkumdur.Allah hepimizi bu tür şeylerden kurusun amin.
Peygamberimiz (s.a.v) cuma günü minberde hutbe okurken bir müşrik minberde peygamberimizi güz nazarıyla bakmış ve o anda Cebrail (a.s) ya Muhammed otur deyince peygamberimiz hemen oturmuş ve müşrikin ettiği nazar peygamberimizin yaslandığı taş veya mermere vurmuş o taş çatlamıştı.ondan dolayıdır ki, her iki hutbe arasında oturmak sünnet olmuştur.
Büyü yapıldığını tesbit edilince mutlaka vakit ve zaman geçmeden hemen kur'an-a baş vurup ve peygamberimiz (s.a.v ) 'in hadislerine başvurmalıdır.Büyü dokunmuş kardeşlerim takva sahibi bir uzman Alime başvurup menfaatsız bir şekilde kendini tedavi etmelidir.
Bu Tedavinin en büyük rolü ise Kur'an da Rükiyeyi şerife denen şifa ayetleri kendin üzerinde okuyanilir.Çünkü kur an insana hem rahmettir ve hemde şifadir.Ama zalime bir azaptır...
Kâfirlerden nasıl ki, büyü varsa kendilerine bır silah ve alkan biliyorsa.Müminin elindeki kur an ve keramet daha güçlü ve daha makbul olduğunu daha gövenli olduğunu bilmeliyiz...
Bildirmişlerdir ki:
Büyünün Zararı Var mıdır?
Yapılan bütün büyüler hafif, orta, kuvvetli ve ağır olma durumuna göre o kişiye az veya çok kesinlikle zarar verir.
Büyünün yapılış gayesi insana zarar vermek, üzmek, kendinden, çevresinden, ailesinden koparmaktır. Büyünün insana zararları çok fazladır. Büyülü kişilerin önemli bir kısmı, büyünün zararını gördüğü veya çektiği halde bunun büyü zararı olduğunu anlamaz. Nedenini başka yerlerde ararlar. Bu nedenle de ömür boyu büyünün zararı ile karşı karşıya kalırlar.
Büyü ile insanın içine musallat edilen cin şeytanları o insana akıl almaz, hayal bile edilemeyecek zararlar verir. İnsana zarar vermeyecek büyü olmaz. Büyülerin hepsinin insana verdiği zararlar aynı değildir. Bazı büyüler çok bazı büyüler ise daha az zarar verir.
Bir insanın içine çok kuvvetli ve güçlü cin şeytanları musallat edilmişse o büyü kuvvetli olup, insana verdiği zararlar da çok fazla olur. Bir kişiye zayıf ve orta kuvvette cinler musallat edilmişse, o büyüde zayıf bir büyü olup, insana verdiği zararlar daha az olmaktadır.
Büyü, bazı kimselerde uykuda ve fiziksel bir zarar vermez. Sadece ruhsal psikolojik zararlar verir. Büyünün bir insan üzerinde verdiği en büyük zarar ruhsal-psikolojik olanıdır. Büyünün en tehlikeli zararı ruhsal- psikolojik olanıdır. Büyülü insanda uykuda ve fiziksel-bedensel sıkıntı olmadığından büyülü olduğunu anlayamaz.
Ruhsal sıkıntılarının nedenini de başka yerlerde arar. Psikolojik sıkıntının kaynağını kolay tespit edemediğinden aslında en büyük büyü zarar ile karşı karşıya kalınır.kalmayı tercih ederler.
•Büyü,insanda kimlik,şahsiyet,öz benlik,karakter,kişilik sapmaları bozuklukları yapar.İnsan,iki kişilikli,şahsiyetli olur.Karar vermekte zorlanır veya veremez.
•Büyü uzun süre bozulmazsa,o kişide geriye dönüşü pek mümkün olmayan psikolojik etkiler bırakır.
•Büyünün kalıcı zararlarından biri de,uzun süren büyü nedeni ile cin şeytanlarının baskısı ve etkisi altında kaldığından davranış bozukluklarını üzerinden kolay atamaz.
Önceleri şeytan az baskı yapar,büyünün etkisi öyle geçiştirilir.Ancak büyü ile gönderilen cin şeytanları,günlük yaşamını olumsuz yönde etkilemeye başlayınca çare aranmaya bakılır.
Örneğin;Büyü ile gönderilen cinler o insana hiç fark ettirmeden sinsice “vesvese” vermeye başlar.İnsan,önce bunu anlayamaz,bunları kendinin yaptığına inanır.Bir süre sonra “vesvese”nin şiddeti artar,İblis, akıl almaz sözleri içinden fısıldar,yani beynine sinyal göndererek komutlar verir. Hayatta yapmayacağın işleri yaptırır.Büyünün bundan büyük zararı olur mu?
Büyünün İnsana Verdiği Geçici Zararlar
Büyünün verdiği geçici zararlar; uykuda ve fiziksel zararlardır. Büyü bozulduğu anda bu zararlar hemen ortadan kalkar. Kalıcı zararlar kadar tehlikeli değildir.
• Büyü insanda vesvese yapar ve o kişiyi, vesvese ile ele geçirip ona hükmeder. Vesvese, büyünün geçici bir zararıdır.
• Yarım ve tam baş ağrıları, başın iki yanında baskı, alın ve ense ağrıları, uyuşmalar.
•Sırt, el, kol, bacak, eklem, parmak ağrıları ve sızıları.
•Mide ağrısı, şişkinlik, öğürme, geğirme, kusma, midede taş gibi bir şeyin oturması.
•Uyku bozukluğu. Uyuyamama veya çok uyuma.
• Kabus ve kötü rüyalar görmek, rüyada cinsellik yaşamak, sıçrayarak uyanma ve korkma. Rüyada uzun ve kısa boylu insanlar görmek.
• Rüyada hayvanların saldırısına uğramak.
•Rüyada büyü yapıldığını görmek ve büyü bozmak.
• Kadın ve erkekte cinsel isteksizlik ve ilişkiyi tamamlayamamak.
• Vücutta titreme, kasılma, sıcak havada üşüme, soğuk havada vücut yanmaları.
•İstemsiz olarak ayak ve bacakları sallamak.
• Karı koca geçimsizlikleri.
•İşe veya okula gitmeme isteği.
• Eve girememe veya zorla girmek, evde sıkılmak.
• Evde yalnız kalma isteği. Perdeleri kapatıp karanlık ortamda oturmak.
Büyün İnsana Verdiği Zararları İfrit‘in Anlatması
Büyü,insan üzerinde önemli sıkıntılar yapar.Büyünün vermiş olduğu sıkıntıyı aslında,büyülü kişinin içindeki cin şeytanları meydana getirir.
Büyünün insan üzerindeki belirti,sıkıntı ve etkilerini sitemde anlatmıştım Bu makalemde ise büyünün kişi üzerinde hangi sıkıntıları verdiğini bir İfrit’in ağzından söyledikleriyle açıklayacağım.
İbnül Hacc Et-Tilmisani (h.737) “Şümusü’l-Envar” isimli eserinin birinci baskısının 76.sayfasında yapılan büyülerin verdiği sıkıntıları şöyle anlatıyor: Dehmüşül isimli ifriti ele geçirmiştim.Bir gün büyü yapılmış kişinin hangi sıkıntıları çektiğini sordum. O da şöyle karşılık verdi:
“Kendisine büyü yapılmış kişi kapısı kapalı bir eve benzer ki,içine bu kapısından başka hiçbir giriş imkanı yoktur.Bir anahtar olmazsa eve girmek mümkün olur mu?”
Ben de:
“Hayır ” dedim.Şöyle devam etti:
“Bir insanın vücuduna bir diken veya ok saplansa,bunları çıkarmadan ağrısının dinmesi mümkün değildir,değil mi?” Ben de;”evet” dedim.Sonra büyünün insan üzerindeki sıkıntılarını anlatmaya başladı:
1-Kocaya öyle hükmeder ki,karısından nefret eder.Büyü yapılmadan önce karısını ne kadar çok seviyorsa, o derece tiksinir,görmek istemez,nefret eder hale gelir.
2-Kadına hükmeder,kocasından nefret ettirir. Kocasını, eşi değilde bir düşman gibi görür.Yan yana bile gelmek istemez.Aynı evde bulunmaktan içi sıkılır.
3-Kız veya kadınların evlenmelerine engel olur.büyü yapılmış kişileri istemeye gelenler isteklerinden vazgeçerek geri dönerler. Dolayısı ile kısmetleri bağlanmış olur.
4-Erkek aile reisine yapılır.Karısına ve çocuklarına ilgisiz kalır,onlara şiddet uygular.
5-İnsan çocuğunun ölümü için yapılır.Büyü yapılan kadının çok az çocuğu hayatta kalabilir.Büyünün tesir ettiği kadının üzerine şeytanlar hücum ederek,kasıklarına ve karnına vurarak dölünü düşürürler.
6-Öyle büyü yaparlar ki,koca karısına cinsel yaklaşımda bulunamaz.
7-Yeni evli geline isabet eder,damattan nefret eder.
8-Kadına büyü isabet eder,kocası ile münasebetten tiksinti duyar, ona ilişkiden hoşlanmadığını söyler.
9-Adama yapılır ve eklemlerinde hastalık yapar.
10-Kadına yapılır,başı,midesi,eklemleri ağrır, karnı şişer.
11-Büyü kadına yapılır ve suratını değiştirir. Yüzü sarı bir renk alır ve gülmez,sert bakışlı olur.
12-Kadına yapılır,çocuk doğuramaz olur.Gören de kısır zanneder.Bilindiği gibi çocuk doğurabilecek kadın hayız (ay başı,regl,adet) görür. Böyle büyü yapılmış kadın,ay hali olduğu halde çocuk doğuramaz.Çünkü şeytanlar rahmin faaliyetine engel olur.
13-Karı kocanın arasını açmak için yapılır.
14-Büyü yapıldığında bir aile veya grup içinde anlaşmazlık ve kin doğmasına sebep olur.
15-Erken veya kadın olsun, insanların gözünde hor ve hakir yapar.Hiç kimse böyle kişilere değer vermez.
16-Erken veya kadına büyü yapıldığında işine gitmez ve çalışmak istemez.
17-Yapıldığı kişinin elinde mal ve para cinsinden ne varsa gider.İflas eder veya fakirleşir.
18-Kadına yapılır,ne evlendiği koca ona sabreder,ne de kadın kocasına dayanabilir.Her iki şeklide de boşanma olur.
19-Büyü,kişide dengesizlik,söz dinlememe meydana getirir.
HZ.Ali'ye sorarlar: “Başımıza gelen sıkıntılar imtihan mıdır yoksa ceza mı?” İlmin kapısı cevap verdi: “Allah'a yaklaştırıyorsa imtihandır, uzaklaştırıyorsa cezadır.
1. Kader konusunda aklınıza takılan her şeyi sorabilirsiniz. Bu durum inkar ettiğiniz anlamına gelmez. Nitekim Kur'an'dan öğrendiğimize göre Hz. İbrahim aleyhisselam ölülerin nasıl diriltileceğini sormuş, sonra da "Allah'ım inanmadığımdan değil, kalbim tatmin olsun diye soruyorum." demiştir. Bu nedenle bizler de aklımıza takılan sorularımızı sorabiliriz. Biz de elimizden geldiği kadar cevap vermeye çalışırız.
2. Kaderin esas anlamı "Allah’ın, olmuş olacak her şeyi bilmesi" demektir. Dikkat edersek insan iradesini yok saymıyor. Bilmek ayrı yapmak ayrıdır. Bilen Allah’tır, yapan kuldur. Bu konuya bir misal verelim:
Peygamberimiz İstanbul'un fethini ve komutanını yüz yıllar önce müjdelemiş ve haber vermiştir. Zamanı gelince de dediği gibi çıkmış. Şimdi, İstanbul Peygamberimiz (asm) dediği için mi fethedildi, yoksa fethedileceğini bildiği için mi söyledi. O zaman Fatih Sultan yatsaydı, çalışmasaydı, ordular hazırlatıp savaşmasaydı, yine olacak mıydı? Demek ki Allah Fatih'in çalışıp İstanbul’u fethedeceğini biliyordu ve bunu elçisi Hz. Peygambere (asm) bildirdi.
Buradaki ince nokta: Allah bildiği için yapmıyoruz, biz yapacağımız için Allah biliyor. Zaten Allah’ın geleceği bilmemesi düşünülemez. Bilmese veya bilemese yaratıcı olamaz.
Buna bir örnek verelim; Allah dostu evliyadan bir öğretmen düşünelim. Öğrencilerinden birisine “Yarın seni şu kitaptan imtihan edeceğim.” diyor. Fakat öğretmen Allah’ın izniyle onun filim, maç, oyun, eğlence, derken sabah okula çalışmadan geleceğini bilerek, akşamdan karnesine “0” yazıyor. Ertesi sabah öğrenci sorulan sorulara cevap veremiyor ve sıfırı hak ettiğini bildiği anda, öğretmen cebinden not defterini çıkarıp “Senin çalışmayıp sıfır alacağını bildiğim için, önceden deftere sıfır yazmıştım.” diyor. Buna karşı öğrenci “Hocam sen sıfır yazdığın için ben sıfır aldım. Yoksa geçer puan yazsaydın geçerdim.” diyebilir mi?
Demek ki Allah yazdığı için biz yapmıyoruz, bizim yapacağımız şeyleri bilerek Allah yazıyor. İşte buna "kader" diyoruz...
Bir apartmanın üst katının lütuflarla, bodrum katının ise işkence aletleriyle dolu olduğunu ve bir şahsın bu apartmanın asansörü içerisinde bulunduğunu farz ediniz. Kendisine, apartmanın bu keyfiyeti daha önce anlatılmış bulunan bu zat, üst katın düğmesine bastığında lütfa mazhar olacak, alt katın düğmesine bastığında ise azaba duçar olacaktır.
Burada iradenin yaptığı tek şey, sadece hangi düğmeye basılacağına karar vermesi ve teşebbüse geçmesidir.
Asansör ise, o zatın kudret ve iradesiyle değil, belirli fizik ve mekanik kanunlarla hareket etmektedir. Yani, insan üst kata kendi iktidarıyla çıkmadığı gibi, alt kata da kendi iktidarıyla inmemektedir. Bununla beraber asansörün nereye gideceğinin tayini, içindeki şahsın iradesine bırakılmıştır.