BU PAZAR SÜRPRİZİ

Mustafa Cemal TOMAR

BU PAZAR SÜRPRİZİ !!!

27.04.1986 yılında yaklaşık 38 yıl önce Erzurum'un Oltu ilçesi' nin Yolboyu Köyün'e İmam Hatip olarak atanmıştım. Göreve başlamak üzere Oltu Müftülüğü'ne gittiğimde Tonyalı Niyazi AYDIN adında bir İmam- Hatip daha, senin görev yapacağın köyün 3 km ilerisinde bulunan Tekeli Köyü' ne İmam- Hatip olarak atandığını ve bir kaç gün önce göreve başladığını öğrendim. Çok sevinmiştim. İlk defa gurbet ellere çıkmanın verdiği yalnızlık ve yabancılık hissi birden bire azaldı.

Bir kaç gün geçmişti aradan. Tesadüfen müftülükte karşılaştık ve tanıştık. Niyazi Hocam babasıyla beraber gelip göreve başladığını ve babasını yolcu ettiğini söylemişti. Bu arada 1992 yılında vefat eden babasına buradan "rahmet" okuyorum.

Malum olduğu üzere Erzurum hayvancılık yönünden gelişmiş bir ilimizdir. Eti hem doğal hem de yiyadaya göre ucuzdur. Cağ kebabı meşhurdur. Kilosu bin liradan et aldı babam buradan demişti Niyazı Hoca. Biz de o zaman 50 bin lira ile göreve baslamıştık. Şimdiki durumla kıyaslama yapabilirsiniz.1986.

Yaklaşık 38 yıl önce tanıştığım ve o günden bu yana çok uzak yerlerde ikamet etsek bile dostluğumuz devam etmektedir. Kendisi ailesiyle birlikte Almanya'da ikamet etmektedir.

Bu pazar günü sürprizi demiştim ya! Telefonum 12.10 gibi çalmıştı. Arayan numara Niyazi Aydın. Aradığı yer Samsun. 13.30' da Samsun Öğretmenevi'nde buluştu

Oltu' da yaklaşık 2,5 yılımız beraber geçti. Görev yerlerimiz yakın olduğundan haftada en az iki kere buluşturduk. Pazartesi resmi tatilimiz sayılırdı. Oltu merkezde bir araya gelir, beraber gezer, beraber yer içerdik. Bazen Erzurum Merkeze gider, vakit geçirirdik. Kendisi rahmetli babasının memuriyeti nedeniyle Türkiye'nin çeşitli yerlerinde tahsil gördü. Çorum İmam-Hatip mezunu, düzgün Türkçe konuşur, ben ise bizim yörenin şivesiyle konuşurdum. Bazen konuşurken "pot kırardım". "Pot kırma" deyimini ilk olarak ondan öğrendim. Pot kırmaya, bazen "bot" derdim. Bot değil, "pot" derdi. Fakat kırmadan, dôkmeden ve tebessümlü bir üslupla söylediğinden ben de alınmazdım. Normalde alıngan bir insanımdır.

Hocamla anılarımız çoktur:

Bir keresinde memlekete, ailemize mektup yazmıştık. Pazartesi günü mektupları postahaneye vermeye gitmiştik. Mektubun üzerine yapıştırmak için bayan görevliye, " bul" "verir misin?" dedim. Bayan gözlerime bakıyor. Niye bakıyorsun, niye "bul" vermiyorsun? dedim. Kadıncığaz gene anlamadı. Arkadan Niyazi Hoca yetişti!! "Pul pul" verceksin dedi. Kadın nihayetinde anladı.

Niyazi Hoca ile yüzde 95 kafa yapımız uyardı kendisiyle. İki noktada uymazdı.1.O'nun maç izleme ve takip etme tutkunluğu vardı, benim ise hiç yoktu. 2.si gazeteyi eline aldığında ilk olarak spor sayfasına bakardı, ben ise ekonomi sayfasına bakardım. Bu noktada kafa yapılarımız ayrışırdı.

Yaya yolundan karşıya geçerken " pergelleri açalım" tabirini ondan öğrendim. Hızlı yürüyelim anlamında sôylerdi.

İzin alıp memleketlere gidecektik. Cuma günü imza için kaymakamın yanına girmiştik. İzin pazartesiden başlıyordu. Pazartesiden başlayan izninizi bugün niye imzalamaya geldiniz sorusunu soran kaymakama;

"Yola bugün çıkacağız diye cevap vermiştim". Çünkû doğrusu öyleydi.

Niyazi Hoca çıkışta bana:

"Gene pot kırdın Mustafa dedi. Neden? dedim. Kaymakama öyle denir mi? dedi. "Adam bizi makamından kovabilirdi" dedi. Ben saflık işte!!!

Çok iyi bir dostluğumuz vardı. Bugünkü buluşmamızda o günleri yâd ettik.

Niyazi Hocamla biraz da Almanya'yı konuştuk. 35 yıllı Almanya'da geçti. Zaten izinli gelmişti, tekrar nasip olursa Almanya'ya dönecek.

Herkes gibi Niyazi Hoca da sıla hasreti çekmektedir. İmkânlar el verse "bir dakika bile durmam" diyor Almanya'da. Samsun'un çarşısında gezerken kıyaslamalar yapıyor. Bu pazardaki doluluğu Almanya'da göremezsin diyor Niyazi Hoca. Ve sözlerini şöyle sürdürüyor:

Almanyalı çalışkandır, işinde dürüsttür, rahat çalışır, acele etmez, Almanla çalışırken yorulmazsın. Alman sabırlıdır, kibirli Almana pek rastlayanazsın. Alman mühendisi işçi elbissini giyerek işçi gibi çalışır. Türk mühendisleri, elbisesine toz kondurmaz. Alman fabrikatörleri evlerinden sefer tasıya yiyecek getirerek iş yerinde yediklerini gördüm. Bizim zenginler bu mütevazılı davranışı gôstermeleri mümkün değildir. En lüks lokantalarda yemeklerini yerler. Arkalarında on tane posta gezdirirler. Almanya'nın belediye başkanları hem valinin yetkileri var onlarda hem de belediyenin yetkileri. Böyle olduğu halde çarşıda, pazarda pisikletle gezerler, bizimkilerin durumu malumdur.

Niyazi Hoca ile konuşurken kafamda not ettiğim başka konular da var: Almanya'da hastahanelerde refakatçı yoktur, hemşireler hastanın her türlü ihtiyacını canla- başla yerine getirir, bizim burdaki hemşirelerin kibirli tavırları ve hastaya bakış açılarını oradakilerde görmeniz mümkün değildir diyor.

Niyazi Hoca; yaya geçitlerinde ne olursa olsun sürücüler, yayalara, yaya geçiş üstünlüğü sağladıklarını, yayaya her zaman saygı duyulduğunu, trafikte hiç korna çalınmadığını, trafik polislerine üstün yetkiler verildiğini, trafiğin akışının Türkiye'ye göre çok daha rahat olduğunu, Trafik polislerinin talimatlarına ve yaptırımlarına herkesin saygı duyduğunu, bu arada trafik cezaları ve diğer parasal cezalar Türkiye'ye göre çok daha ağır olduğunu belirtti.

Her şeye rağmen Türkiye'deki polis teşkilatı Almanya'ya göre daha iyi çalıştığını anlattı.

Kamera sistemi, Türkiye'de Almanya'dan daha önde olduğunu, bir olay olduğunda Türk polisi kısa sürede açıklığa kavuşturduğunu, Almanya polisinin bu konuda başarılı olmadığını söyledi.

Dikkatini çeken bir şey daha söyledi. Türkiye'de Almanya'ya göre diş tedavisi ucuz olduğundan geçen sene eşine 170 bin liraya implant diş yaptırdığını, internet aracılığıyla söz konusu diş hekiminı takibe aldıklarını ve o diş hekiminin bir yıl boyunca sadece 110 bin lira vergi verdiğini belirtti. Türkiye'de vergi kaçakçılığının hat safada oldugunun bir örneğidir. Böyle bir memleketin kalkınması mümkün değildir.

Dış hekimi Dr. Hanımefendi başörtülü olup Singapur' a tatile çıktığı bilgisini de ilave etti.

Niyazi Hocam sayesinde Erzurum-Oltu turu yaptıktan sonra Almanya turuna geçtik. Hasbelkader ben de kısa süreliğine Almanya'da bulundum. Hatıralar satırlara dökülünce kalıcı hale geliyor. Hatır unutur, satır unutmaz. Önemli hatıralar aynı zamanda önemli bilgi kaynaklarıdır.

Bu arada son çıkan "Vahiy ve Bilim Işığında Esintiler" adlı kitabımı Niyazi Hocama hediye ettiğimi de ifade etmiş olalım.

Günümüzün sonuna doğru yatsı namazını kılmak üzere Yenidoğan Camisi'ne gittik. Cami imamı yatsı namazının farzının ilk rekeatında Furkan Suresi'nin 71. ve 75. Ayetlerini güzel nameler yaparak ve ihlâslı bir tarzda okuması cemaatin gönlüne dokunmuştu. 2. Rekeatta Duha Suresi'ni okudu. İmamlar ihlâsa dikkat ederek içten bir okuyuş sergilediklerinde cemaat etkilenir. Allah Teâlâ bütün namazlarımızı kabul buyursun.

Buluşma süremiz yarım gün de olsa dolu dolu geçti. Niyazi Hocamın Almanya tecrübe ve bilgilerinden istifade ettik. Dostluğumuzu pekiştirdik. Hayat dostlarla güzeldir. Dostluk kolay kazanılmıyor. Dostlarımızın kıymetini bilelim.

Sohbetimi Furkan Suresi'nin son sayfasındaki 71-75. Ayetlerinin mealiyle son vermek istiyorum.

Bismillahirrahmanirrahim.

71 - Ve her kim tevbe edip iyi davranış gösterirse, şüphesiz o, tevbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner.

72 - Ve onlar ki, yalan şahitlik etmezler, boş bir şeye rastladıkları zaman vakar ile (oradan) geçip giderler.

73 - Kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığında ise, onlara karşı sağır ve kör davranmazlar.

74 - Ve onlar ki: "Ey Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl" derler.

75 - İşte onlar, sabretmelerine karşılık cennetin en yüksek makamları ile mükafatlandırılacaklar, orada hürmet ve selamla karşılanacaklardır.

Yüce Allah Teâlâ doğrusunu söyledi.

14.10.2024

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.