"Aşk ile koşan, yorulmaz" derler büyüklerimiz..
Sanayi ve Teknoloji Bakanımız muhterem Mustafa Varank, bu güzel söz ile târif edilenlerden işte, kıymetli dostlarım. Makamının hakkını tam olarak veren, Hükümetimiz'in "parlayan yıldızlarından"..
Şahsiyet olarak ta - zaten televizyonda görüyorsunuz - sîreti ile sûreti birbirini teyid eden, son derece mütevâzi, samimî, hiçbir kompleksi olmayan, hitâbeti gayet nezih, sârih ve fâsih ve ses tonundan bile ne kadar hürmetli ve merhametli ve terbiyeli olduğu kolayca anlaşılabilen ve ihrâz ve derûhte ettiği mukaddes vazifeye hem âşık, hem müdrik ve hem de vâkıf bir güzel insan.. Cenâb-ı ALLAH (C.C.) kahraman Reisimiz'e hep böyle kıymetli, akıllı, sadâkatli, cesûr ve emânet ehli yol arkadaşları ve her hayırlı işlerinde muvaffak ve düşmanlarımıza karşı da muzaffer eylesin inşallah.
Kıymetli dostlarım, muhterem Sanayi ve Teknoloji Bakanımız, yorumda paylaştığım haber metninde o kadar güzel bilgiler ve rakamlar vermiş ki, hem TÜRKİYEMİZ'deki ilmî / teknolojik gelişmelerden, hem bu sektördeki nitelikli insan sayımızın artmasından, hem de, başımızda bu işlere hakkıyla vâkıf ve "vazifesine âşık" ve "emânetin hakkını veren" kıymetli Devlet Adamlarının bulunmasından dolayı son derece mutlu oldum, iftihâr hisleri ile doldum.
Kıymetli dostlarım, nimetin devamı, şükr'e bağlıdır. Şükr'edilmeyen nimet, el'den geri alınır. Nimetin sâhibine "şükür", vesile olanlara da, "teşekkür" edilir. Teşekkür, aynı zamanda şükür de sayılır ; zirâ "nimete vesile olan"ı bu yolda istihdâm eden de, yine Cenâb-ı ALLAH(C.C.)'dır.
Binâenaleyh, sade vatandaşlar olarak bize düşen, leyl-ü nehâr (gece gündüz) bizim selâmetimiz ve huzurumuz ve Devletimizin bekası için çalışan, koşan, terleyen ve nâdanların ve hâinlerin tuzaklarına ve iftirâlarına ve hakaretlerine maruz kalan bu fedâkâr insanlara hem teşekkür, tebrik, takdir, tebcil, teşyi ve dua etmek ve hem de sarsılmaz bir sevgi ve sadâkat ile itaat etmek ve desteklemek ve sahip çıkmaktır.
Dua, mü'minin silâhıdır, zırhıdır, tankıdır, topudur, füzesidir..
Bazıları benim bu sözlerimi yanlış anlayabilirler, - elbette ki siz kıymetli dostlarımı tenzih ediyorum - "tank'a, top'a, silah'a, zırh'a ne gerek var, dua edelim yeter" demek istediğimi zannedebilirler.. Elbette ki benim kasdettiğim bu değildir. Benim kasdettiğim şey, dualarımızın, Rabbimiz'in indindeki kıymetidir ve nimetlerin devâmındaki ehemmiyetidir ve SELÂM (C.C.) ve HÂFÎZ (C.C.) ve RÂHÎM (C.C.) ve ÂZÎZ (C.C.) ve daha nice ism-i şeriflerin, üzerimizde tecellisine medâr olmasıdır.
Onun için, "hakeden yigitlerimize" duayı ihmâl etmeyelim, kıymetli dostlarım.
İç ve dış şer ve küfür cephesinin beraberce organize ve icrâ ettikleri 2012 MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın derdest edilmesi teşebbüsü, 2013 Gezi Vandallıkları, Hendek-Çukur Kalleşlikleri, 2014 17/25 Aralık Yargı darbesi teşebbüsleri, MİT Tırları'nın durdurularak teşhir ve ifşâ edilmesi ihâneti, 2016 15 Temmuz Hain darbe teşebbüsü... bütün bunlar ve burada tâdât edemediğim daha nice tuzak ve tezgâhların, bunları kuranların / planlayanların başlarına geçtiğini hepimiz gördük, şâhit olduk elbette..
İşte "dua"nın hikmeti, sırrı ve gücü budur, kıymetli dostlarım.
Onun için Fâhr-i Cihân Hz.Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz, dua etmemiz üzerinde çok fazla durmuş ve çok tâvsiye ve emir buyurmuştur.
En azından "Ya hayır söyle, veya sus" hadis-i şerifi'ne riâyet edebilsek, bu bile dua yerine geçer inşallah.
Selâm ve dua ile kıymetli dostlarım.