Hemen hemen üç aydır köşe yazısı yazmıyorum. Buna sebep olan şeyler nelerdir? Biraz işim ve ailemle alakalı yoğunluğum var. Bundan daha önemli olan şey ise toplumsal hayatımızın bana aksettirdikleri. Öyle ki her geçen gün neredeyse beni bir şeyler yazmaktan daha da uzaklaştırıyor. Çünkü, Müslümanlar olarak hayatımız İslam’ın, hem bu dünyada hem de ahirette saadet getireceği vaadine inanmayan bir halde geçiyor. Buna en yakın arkadaşlarım, akrabam, ihvanım dediğim kadrolardan da dahil olanlar var.
Manzarayı kendi projeksiyonumdan şöyle tasvir edebilirim; bugün, ‘malıma, maaşıma, zamanıma, aşıma, aileme’ dokunmadan istediğin İslami çalışmaya varım diyoruz maalesef. Tebliğin fazla temsilin giderek azaldığı bir çağ yaşıyoruz.
İnsanlara faydalı bir şeyler yazmak, farkındalık oluşturmak Müslüman için bir çeşit cihattır. Bu istek, şevk benden bir süredir alınmış gibi. Bu yazıya da uzun süre düşündükten sonra karar verebildim.
Yazımın esas konusuna şimdi geçiyorum.
Son zamanlarda çeşitli vesilelerle gündemimize gelen ailemizin nasıl kurtulacağı, tepetaklak olmuş ehramın nasıl düzetileceği epey bizi meşgul etti. Aile içi şiddet, adil ve insaflı yöntemlerle sebepleri ortaya koyularak, krize müdahale yerine önleyici çalışmalara ağırlık verilerek ve çeşitli kanallarla eğitim çalışmaları yapılarak azaltılabilir diye düşünüyorum.
Asıl meselem şu: Kadın İstihdamı! Ailemizin kurtulması, neslimizin sağlıklı, şuurlu yetişmesi , işsizliğin azalması ve kurulan aile sayısının artması için acil kısıtlama getirilmesi gerekiyor. Bu istihdam sahasına her türlü ama her türlü mesleği dahil ediyorum. Eğitim ve sağlık sektörünü de! Hmm şimdi bir şey bulmuş gibi şu itirazları duymak zor değil: E sen aileni kadın doktora götürmüyor musun? Okullarda kızlara kadın öğretmen iyi değil mi? Ya da bazı sektörlerde kadınların bulunması gerekiyor. Mesela güvenlik, polis vs. Bunlar ne olacak? Ya da maddi imkanlardan dolayı zaruret için çalışanlar…
Elbette kadınlar, duruma ve ihtiyaca göre her meslekten görev alabilir, almalıdır. Köktenci bir yaklaşımı benimsemiyorum. Ancak kadının çalışması asıl değildir. Bu erkeğin görevidir. Zaruret durumları hariç tutularak kadının asıl yeri evidir ve çocuklarının eğitimi en değerli ibadetlerinden biridir. Biz bugün zaruret miktarını çoktaaan aşmış durumdayız.
TÜİK’ten alınan şu istatistikler işin nerelere vardığını bize gösterecektir.
2016-2017
Erkek Öğretmen: 437.997
Kadın Öğretmen: 540.733 kişi
***
2017
Hakim
Erkek:6678
Kadın:4557
***
2016-2017
Akademisyen
Erkek:84.958
Kadın:66.805
***
Genç İşsizlik oranı
Erkek:17,8
Kadın:26,1
Benim söylemek istediğim şey bugün Aile Bakanlığımızın ha bire arttırma çalışması yaptığı bu alanda, iş biz halka düşüyor. Kendi eşimiz, kızımız, kardeşimiz her kime ulaşabiliyorsak ona ev hanımlığını teklif etmeliyiz. Kime tesirimiz varsa onu eve çağırmalıyız!
Bilhassa İslami hassasiyeti olan dostlarım, kardeşlerim kimseye şahsi bir şeyler demeden söylüyorum. Bugün çalışan ya da çalışma niyetiyle eğitimine devam eden kadın eş, dost kim varsa eğitimlerini en iyi şekilde almalarını ancak çalışmamalarını söyleyin. Ailemiz, neslimiz ve ahiretimiz için böyle bir yatırım yapalım. Çift maaş yerine tek maaşa kanaat ederek bir fedakarlık yapalım. Evlenecek olan erkek kardeşlerime de ‘ısrarla’ bu konuda tercihlerini çalışmayan adaydan yana yapmalarını tavsiye ediyorum.
İster doktor, ister öğretmen ister hakim-savcı… Meslek ayırımı yapmaksızın (zaruri durumlar haricinde) Müslüman kadınları evlerine davet ediyorum.
Bu sayede boşalacak istihdam sahalarına erkeklerden atanamamış öğretmenler, memurlar, iş bulamayan diğer üniversite mezunları yerleşsin. Onlar evlenip yuva kursunlar. Gençlerimiz hem ekonomik ve sosyal olarak bunalımlardan kurtulsunlar hem de ailemizde taşlar yerine otursun.
Devlet politikası olarak da üniversitelerin iş sahası geniş olan bölümlerine öğrenci alımlarında kadınlara sınır getirilsin. Bu sayede erkeklerin iş dünyasına katılımı artırılırken kadınları da (dini, anne eğitimi gibi) farklı eğitim alanlarına dahil etmek kolaylaşsın. Kadınlarımıza zerk edilen ‘ekonomik özgürlük’ masalları ‘saliha anne’ hakikatiyle değiştirilsin.
Uzun zamandır içimi kemiren bu konuda bir tebliğ, uyarı yapmaya çalıştım. Amacım kimsenin kazancının bolluğuna, keyfine karışmak değil. Kendimce söylenmesi gerekli olan bir şeyi söylemiş olmak. Vesselam.
NOT: Kadının (zaruret dışında) çalışmasının sakıncaları ve ortaya çıkardığı neticeleri bir başka yazıda yazacağım inşallah.