Var ya... Bilen ebetteki bilir, bilmeyen bilmese de olur...
‘Zahmet’ ile ‘rahmeti’, ‘cinnet’ ile ‘Cennet’ ve dahi ‘cinayet’i karıştırmamak gerek.
Bir nakil: Gelin canlar ‘birlik’ olalım… Olamıyorsak, ayrılsak da ‘beraber’ olalım…
Şu ‘saltanat’ var ya şu saltanat… Dünyanın hiç bir saltanatına değişilmez saltanatların saltanatları...
İçime doğdu, 'edepsizler' yaygarasına hazır olun! Cazgırlar ve yaygaracılar, koro halinde hazırlanıyorlar!
Diyanet İşleri Başkanı, bir zamanlar, ‘İslam-fobi İsrail’in Ürettiği bir korkudur’ demiş. Doğru. İsrail gerekeni yapıyor! Ya muhalifleri?
Ne garip! Ülkemde bir kısım bağnaz insanlar var ki; sevmediği biri namaz kılıyor diye namaz kılmıyorlar. Bu durum siz ce de garip değil mi?
‘Göbek bağı’ ile ‘gönül bağı’ ve ‘geri zekâlı’ ile ‘ileri zekâlı’ ve dahi ‘söz’ ve ‘söylem’ arasındaki bağı araştırıyorum da… Bir türlü içinden çıkamadım.
Hep merak etmişimdir; kendilerinin 'hayat tarzı'nı ‘adam gibi’ düzenleyemeyenlerin ‘milletin hayat tarzını’ düzeltmeye çalışıyor görünmeleri nasıl bir ruh halinin tezahürüdür?
Ben sorayım da siz düşünün: 'Meczup' birine 40 yıl boyunca 'akıllı' denirse o artık 'akıllı' kabul edilirmiş. Peki, 40 yıldan sonra onun 'akıllı olmadığı' anlaşılırsa, ona inananlar kaç yıl sonra onun 'meczup' olduğunu kabullenirler?
Yıllardır sosyal medya dinelen ‘sanal dünya’da yazdıklarıma bakarak gördüm ki; ‘büyüklerin’ işi çoktur, vakitleri yoktur. Okumaya tahammülleri olmaz”. Onun için o büyüklere, ‘büyüklere küçük bir masallar’ anlatmak gerek…
Eskilerin tabiriyle Mütekait, yeni adıyla ‘emekli’ ve ‘işsiz-güçsüz’ olduğunu ‘saklamak’ için bir müessesede fiilen ‘çalışmadan’, resmen ‘çalışıyor’ olmak, hem de fiilen çalışanlardan daha fazla maaş almak, her halde dünyanın in güzel istihdam şeklidir.
Sözüm ona ‘insan haklarına saygılı’ (!) ve dahi şiddetli savunucu (!) bir ülkeden: Fransa’da Angoulême şehrinde, bir süre önce, belediye, sokaktaki kimsesizlere savaş açmış. Şehrin açık alanlarındaki oturma banklarını telle cevirmiş evsizler ve kimsesizler oturmasınlar ve meşgul edemesinler diye… Nasıl? Buyurun görev sizin!
Zaman zaman düşünüyorum da… Hani diyorum; şöyle alıp başımı gitsem çöllerin dehlizlerine... Çölde, yanında sadece devesiyle dolaşan bir tuareg gibi, biyolojik ihtiyaç dışında, hiç bir ihtiyacı olmayan bir insan olabilir miyim ki... Sonra da diyorum ki; Boş yere uğraşma! Allah'ın mülkü dışına bir yere gidemezsin! İsyan yok efendi, isyan yok, sen gidersen, ben gidersem, ne olcek bu sanal dünya platformu face’in hali?
Siz hiç ‘Topal Molla’ isimli birilerini duydunuz mu? Duymadınızsa eğer, Afganistan’da bir zamanlar, bir süre faaliyet gösteren ‘Topal Molla’ isimli kişi hakkında bir internet taraması yapın. Bakın ne olmuş? Onu tanıdıktan sonra ülkemizde de her zaman Topal Molla’lar olduğunu idrak etmiş bulunuyorum. ‘Topal Molla’ bir modeldir. Kimisi politikacı, kimisi din adamı, kimisi de ilim adamı olarak kendisini tanıtır ve toplumu o göreviyle zehirleyerek birlik ve beraberliği bozar. Her şeyin bir fitneden ibaret olduğunu ve aslında O’nun zehirli biri, yani bir ‘hain’ olduğunu anlatırsın ama ya anlayan çıkmaz, ya kimse anlamak istemez, ya da anlamasalar bile seni ‘hain’ ilan ederler. İnsanların yanlış ve hurafelere eğilimleri fazladır. Siz ne kadar mutlak doğruları söylerseniz söyleyin, yalnız kalmaya mahkûm olabilirsiniz. Şunu iyi bilmek gerekir ki, ‘Topal Molla’lar, sorgulayıp eleştiren beyinlere üşüşemez, onlardan uzak dururlar.