Suç sonradan işlenir. însan önce suçlu değildir. Yani suç işleninceye kadar insan masum kabul edilir. Ya da asl olan masumiyettir. Suç sonradan işlenilen bir unsurdur. Suçu sabit değilse, deliller yetersizse aslına döner. Yani kişinin masumiyetine karar verilir.
Meselâ :
a) Hırsızlık suçu iddiasiyle hâkimin huzuruna çıkarılan kimse hakkında ilk düşünülen husus, hırsız olmamasıdır. Hırsız olduğu beyyine-delil ile isbat edilmedikçe suçsuz olduğu kanaatına varılarak ser-best bırakılır. Çünkü beraat-i zimmet asıldır.
b) Bir kimse bir diğerinin malını telef eder de o malın miktarında ihtilâfa düşerlerse, mal sahibi iddia ettiği fazlalığı isbat edemediği takdirde, söz o malı telef edenindir. Yani onun sözü kabul edilip hüküm verilir.
c) Telefonu dinlenen veya evine böcek yerleştirilenin konuşmalarına bakarak suç isnat edilmez. O suç işlenmişse deliller meşru yollarla elde edilmişse suçlu kabul edilir. Yoksa kişinin suçsuzluğu (beratı zimme) esas alınarak masum olduğuna karar verilir. Burada kişinin beyanına itibar edilir.
Günahların ifşa edilmemesi, alenileştirilmemesini tavsiye eder. Çünkü alenileştirilen günahlar bir süre sonra normalleşir ve toplumda yaygınlık kazanır. Günümüzde fuhşiyatların bu kadar yayıngınlık kazanması günahların alenileştirilmesindedir. Günahın övüldüğü bir toplum olduk
Tabi ki İslam devleti bir tehdit gördüğünde takip eder. Bunun sınırı mahremiyetler ve özel alanlardır. Cebrail bile Hz. Ayşe'nin başı açık olduğunda Peygamberin evine girmemişti. Melekler bile tuvalete girmezler bizimle. (azap melekleri hariç. onlar için sınır yoktur) Yani insanın mahremiyetine melekler bile saygı gösterirler. Gidip insanların velevki gayri meşru bile olsa bir kadınla ilişkisini kaydetmek, evine yatak odasına banyosuna girmek hiç doğru değil, caiz değildir.
Bakın suç işlenmeden önce insanlar şöyle yapabilir, böyle yapabilir diye takip edilmesi kişilik haklarına aykırıdır. Bu İslami değildir. Ama o kişinin konum itibariyle tehlikeli ilişkiler içinde olduğuna dair delil, şikayet ve benzeri bir durum ortaya çıkarsa devlet araştırma yapar. Bu araştırma sürecinde kişinin kişilik hakları, savunma hakkı bakidir. Fakat olmamış, gerçekleşmemiş bir suçtan dolayı cezalandırılmaz. Konumları itibariyle yöneticilerin ve etkili makamlarda bulunanların takip ve kontrolleri meşru dairede yapılır. Yani devlet görevlileri ve memurlarını denetler. Kontrol eder. Suçun cezasının olması için suçun ortaya çıkması gerekir. Suç olmadan zanla cezalandırılmaz. Hz. Ömer'in yaptığı gibi toplumu teftiş eder. Emri bil ma'ruf nehyi anil münker denilen toplumda kötülüğü engelleyen ve iyiliği yayan kurumlar oluşturur. Bu kurumlar aracılığıyla toplumdaki kötülükleri azaltmaya ve iyiliği yaymaya çalışır.
Müslümanların kafire karşı uyanık olması ve istihbarat yapması meşrudur. Peygamberimiz de istihbarata önem vermiştir. Burada olan, müslümanların birbirlerinin ayıplarını araştırması, birbirleri hakkında zanda bulunması, birbirlerinin günahını açığa vurmasıdır. Halbuki Allah settardır. Kul, tövbe eder ve af dilerse umulur ki Allah af eder.