BEYNİNİ KULLANMAKTAN "ACİZ" HER İNSAN ZİNCİRSİZ KÖLEDİR!!!
Sözlerime "Fare Teorisi" adı verilen yaşanılmış bir hikaye ile başlamak istiyorum.
“Fare Çuvalı Teorisi” olarak da bilinen bir hikaye…
“ Mısır’ın bir köyünde tarım mühendisi olarak çalışan bir adam, Kahire’ye gitmek üzere trene bindi. Yanına, köyün yaşlı çiftçilerinden biri oturdu. Mühendis, çiftçinin ayakları arasında bir çuval olduğunu fark etti ve yol boyunca çiftçi, her çeyrek saatte bir çuvalı çevirip içindekileri karıştırıyor, sonra tekrar ayakları arasına yerleştiriyordu.
Bu durum yolculuk boyunca devam etti.
Mühendis çiftçinin bu hareketini garipseyerek çuvalın hikayesini sordu. Çiftçi, “Fareleri ve sıçanları yakalayıp bunları Kahire’deki Ulusal Araştırma Merkezi’ne satıyorum; orada laboratuvar deneylerinde kullanılıyorlar” dedi.
Mühendis, “Peki bu çuvalı neden sürekli çevirip sallıyorsun?” diye sordu.
Çiftçi, “Bu çuval fareler ve sıçanlarla dolu, eğer çuvalı çeyrek saatten fazla sallamaz ve çevirmezsem fareler ve sıçanlar rahatlayacak ve yerleşecekler.
Bu durumda, onların gerginlikleri azalacak ve çuvalı kemirip delmeye başlayacaklar.
Bu yüzden onların korku ve gerginliklerini artırmak için her çeyrek saatte bir çuvalı sallıyorum. Böylece birbirleriyle çatışırlar, içgüdülerine kapılırlar ve çuvalı unuturlar, ta ki Araştırma Merkezi’ne varana kadar” dedi.
Mühendis, çiftçinin düşünce şekli ve (Fare Çuvalı Teorisi) karşısında şaşkınlığa uğradı ve Batı’nın ülkelerimize karşı uyguladığı siyasi tuzakları iyi anlayarak, ne zaman ülkemiz , huzur ve istikrar hissetmeye başladığında, içerden ve dışarıdan çuvalı sallıyorlar ve fitneler başlatarak, terör azıyor !..
Doğal olarak halklarımız içgüdülerini manipüle edenlerin ardına düşüyor ve herkes “çuvalı kemirip delme” gerekliliğini unutuyor..
Bütün müslüman ülkelerin hali maalesef bu örnekte olduğu gibidir. Çuval teorisine göre Siyonist güçler, çeyrek saatte bir çuvalı sallamak ve karıştırmak gerektiği gibi, rahatlamaya yüz tutmuş devletleri de çeyrek asırda bir dışardan ve içerden müdahaleler yaparak içlerine karışıklık sokmak gerekir. Böyle yaptıkları taktirde dünya yönetimini ellerinde tutmayı başarıyorlar. Burada yaratılış gereği "şeytanın" vazifesi karıştırmak olacaktır, bizim işimiz ise oyuna gelmemeli, şeytanın tuzaklarını bertaraf etmeli, hiç bir tuzaklarına alet olunmamalı. Bu tuzakları fark etmek için de alleme-i cihan olmaya gerek yoktur.
"Çuval teorisi" bana ülkemizdeki ihtilalleri hatırlatıyor. 27. Mayıs 1960 ihtilali, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi ve 15 Temmuz 2016 Askeri Darbe girişimini örnek verebiliriz. 1960 ve 80 ihtillalerinde askeriye yönetime el koymuştu. 2016 Askeri Darbe Girişimi başarılı olmamıştı. Bu darbelerin temel amacı bence, yönetime yeni bir rota belirlemek, yön vermek, yönetim kademesinde istenmeyen kimseleri tasfiye etmek, devlet yönetimini istendik şekle getirmektir. Dünyayı yöneten derin güçler bu darbe girişimleriyle ulusların yönetimini ele geçirmeyi hedeflemektedirler. Ne zaman bir ulus kendi benliğine döner, ayakları üzerinde durmaya çalışırsa bir şekilde Ulusların/Devletlerin içindeki uzantılarıyla çuvalı karıştırır gibi ülkeleri karıştırıyorlar. Ulusları/ devletleri 20 yıl geriye götürüyorlar. 28 Şubat 1997 yılını iyi hatırlıyorum. Ülke ekonomik yönden Cumhuriyet tarihinin en parlak dönemini yaşarken, askeri mıhtıra verilerek hükümeti istifaya zorlamışlardı. Sonuçta bunu başarmışlardı.
Bir söz vardır. "Kuruyunca sula, uzayınca buda" diye. Bitkiler için güzel olsa da devlet yönetimleri için bu söz doğru değildir. Bir avuç "Siyonist Güçler" devletleri kontrol altına almak için " ne öldürüyorlar ne de yaşam hakkı veriyorlar". Böylece kontrol mekânizmasını ellerinde tutuyorlar. Her ülkenin içindeki kurumları da kontrol altında bulunduruyorlar. Sivil toplum kuruluşları ve siyasi partilerin bir çoğu da onların kontrolündedir. Meslek odaları ve derneklere varıncaya kadar her kuruluşun ve örgütün içinde varlar. Çok etkindirler. Vücudun ana damarları gibidirler. Kendi emellerine uygun hareket eden kurum ve kuruluşları ardına kadar maddi ve manevi destek sağlıyorlar, emellerine uygun dğşmeyenleri etkisiz hale getiriyorlar. Palazlanıp etkili hale gelmeye başlayan örgüt ya da partileri önce kendi hizalarına çekmeye çalışıyorlar. Başaramazlarsa bütün enstrümanlarını devreye sokarak "böl, parçala, yut" taktiğiyle örgüt/ parti/ dernek) cemiyet/ vakıf..ne varsa etkisiz hale getiriyorlar. Bütün bunları yaparken de bizi kullanıyorlar. Bilinçli/ bilinçsiz bir şekilde verilen vazifeler yerine getirilmiş oluyor.
Yazımın başlığına dönüyorum. Aklını kullanmayan her insan zincirsiz köle olur. Kişi efendisinin kölesi, efendisi örgütün kölesi, örgüt kurumun kölesi, kurum devletin kölesi, Devlet/ Ulus da "Siyonist Güçlerin" kölesi oluyor. Dünyada maalesef asırlardır devran böyle dönüyor. Bireysel olarak aklını kullananlar prangaları biraz olsun kırıyorlar. Millet olarak Yüce Rabbimizin bize ihsan etmiş olduğu aklımızı kollektif olarak kullanmadığımız taktirde köle düzeni içerisinde yaşamaya devam edeceğiz. "Efelâ te'kiluun" çizgisine milletçe gelerek kollektif akıl ile İnşallah her tarafımızı saran prangaları yıkarak gerçek özgürlüğümüze kavuşacağız. Selâm ve dua ile...
01.07.2024