Rivayete göre, Türk Bayrağı'nın 1. Kosova Savaşı (28.07.1389) sırasında savaşta ölen Türk askerlerin kanının bir çukurda toplanması sonucunda; ay ve yıldızın yan yana gelmesi ile oluştuğu söylenmektedir. Yapılan tüm varsayımlar arasında, en büyük ihtimal budur çünkü 28.07.1389 akşamında gökyüzünde Jüpiter ve Ay yan yana gelmiştir.
Hıristiyan milletler bayraklarında genellikle Hac seklinde semboller kullanır. Müslümanlar’da ise Hilal görünmektedir. Haç'ın anlamı; Hazreti İsa'nın çarmıha gerilerek haç şeklinde şehit edildiğine inandıkları için onu sembol olarak alırlar. Peki ya Hilal? Müslümanlarca sembol olarak kabul edildiğini biliyoruz. Ancak bunun sembolik değeri nereden gelmektedir?
“Hilal” aslında şekli dolayısıyla değil de ismi dolayısıyla sembol olmuştur. Bu anlamı da “Allah (c.c.)” isminden almıştır. Bilindiği gibi Arapçada „Hilal“ kelimesinde; 1 “He” 1 “Lam” 1 “Elif” ve yine 1 “Lam” harfleri bulunmaktadır. Bu Harflerin Ebced Hesabıyla Rakam değeri “He • “Lam” • “Elif” • “Lam” toplam Olarak = 99’dur.
Ayrıca Allah (c.c.) kelimesi de bir “Elif” iki “Lam” ve bir “He” ile yazılmaktadır. Bu harflerin değeri de yine Ebced hesabıyla toplarsak 99 eder. 99 da Esma-ül Hüsna’yı temsil eder.
Peki, bayrak üzerine Allah (c.c.) yazılamaz mıydı? Yazılırdı elbet. Lakin ecdadımız bu gibi isimlerle o kadar titiz davranırlardı ki, Allah (c.c.) kelimesini sembol olarak Bayrağın üstüne koymayacak kadar itina göstermişlerdir. Saygıdandır bu hareket. Bilindiği gibi bu tarz titizlik ve saygı gösterisi, ecdadımızda birçok misaller ile tespit edebiliriz.
Muhammed (s.a.v.) ismine hürmeten, uygunsuz zamanlarda telaffuz edilmesin diye “Mehmed” ismi meydana gelmiştir ki, gösterilen bir saygının neticesidir.
Ayrıca Medine demir yolları yapıldığı zamanlarda rayların altına keçe döşenmiş ki fazla ses çıkarıp Resulullah efendimiz (s.a.v) rahatsız olmasın diye. Kimileri bunu abartılı bulabilir ama bizim ecdadımızın göstermiş olduğu saygı ve hürmet bu dem büyük idi ve takdire şayandır. Hepimize örnek olması dileğiyle.
Allah’ın (c.c.) birliği ve Tevhid inancı yani “La ilahe illallah”, böylece bayrağımızda Hilal şeklinde ve sembol olarak yerini bulmuştur.
Bayraktaki yıldıza gelince, biliyorsunuz ki 5 ucu vardır. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ismi yazıldığı zaman birinci „mim“ in başı „ha“ harfinin dirseği ikinci „mim“ in kıvrımı ve „dal“ harfinin alt ve üst kanadı beş tane çıkıntı meydana getirir ve tam bir yıldız şeklini alır. Zaten İslam'ın şartları da beş tanedir.
Hilal Allah (c.c.) inancını yıldız da İslam’ın şartlarını ve Peygamber’e bağlılığı dile getirir:
Bayraklar aynı zamanda bir sancak değeri taşır. Sancak ve bayrağın önemini Peygamber efendimiz zamanında dahi görebiliyoruz:
Mute Harbinde mesela Peygamberimizin „Zeyd şehid olursa, komutanlığı Câfer alsın; Câfer de şehit düşerse, Ravâha oğlu Abdullah komutan olsun.“(Buhari) diye talimat vermesi ile sıra sıra kimin şehid olacağını açıkça bildirmiş oluyor. Nitekim öyle oldu. Zeyd şehid olunca, sancağı hemen Câfer aldı. Emsalsiz kahramanlıklar gösterdi. Önce sağ eli kesildi, sancağı sol eliyle tuttu. Sol eli de kesilince, kollarıyla sancağa sarıldı. 90'dan çok yara almıştır. Bunlardan 50'si ön tarafındaydı. Bu halde son nefesine kadar sancağı bırakmadı. Nihayet o da şehid oldu.
Efendimiz (s.a.v) savaşı olduğu gibi sahabeye aktarıyordu. Çok uzaklarda cereyan eden olayları anlatarak orada bulunanların bir mucizeye şahid olduklarını ayrıca belirtelim.
Cafer b. Ebu Talib’in şehid edildiğini söyle dile getirmiştir: „Sancağı Cafer aldı. İki kolu kesildi. Cennette yakuttan iki kanat verildi uçuyor.” Bu sebeple Cafer b. Ebu Talib’e Caferi Tayyar denilmiştir.
Değerli kardeşlerim!
Bayrak ve sancağın önemini ecdadımız ve asrı saadet’in yiğitlerinden öğreniyor ve alıyoruz. Tamamen dinimizi temsil eden sembollü Bayrağımız sadece Türk’ün bayrağı değil “müslümanın bayrağıdır”. Türkiye sınırları içersinde, ne kadar millet yaşıyorsa onun bayrağıdır. O halde yaşlısıyla gencisiyle, kadınıyla erkeğiyle, bayrağımıza sahip çıkalım.
Sahip çıkmazsan Bayrağına, sana don diye giydirirler:
Özellikle Avrupa’da yaşayan genç vatandaşlarımıza sesleniyorum. Bayrağınıza sahip çıkın. Gençlerimiz daha şuurlu bir şekilde bayrağına ve böylece dinine sahip çıkması gerekiyor. Boşa nutuk atmıyorum. Almanya mağazaları bundan baya bir zaman önce, değişik ülkelerin bayrakları ön kısmına yerleştirilmiş iç çamaşır (don) satışa sunmuştur. Bizim bayrağımızda vardı bu koleksiyonun içerisinde. Allah’a şükürler olsun ki, duyarlı vatandaşlarımızın vesilesiyle raflardan kaldırılmıştır. Zaman zaman bu girişimde bulunan özellikle moda dünyasında görülen çirkinliklere şahid oluyoruz. Sahip çıkmazsan Bayrağına, sana don diye giydirirler işte.
Bu millet o bayrak uğruna nice can vermiştir. Bayrak kutsaldır. Tek tek değerlerimize küfredilen bir döneme geldik. Dini ve milli değerlerimize zaman zaman dil uzatılıyor ve aşağılanıyor. Kimi kendini bilmezler böceklere kahramanlarımızın ismini verirken (Sütçü imam böceği), kimileri programlarında, kadınları yarı çıplak bir şekilde sergileyip adına moda derken, biraz kapalı giyindi diye “Buraya nene hatun gibi gelemezsin” deme cüretinde bulunuyorlar. (Hakan Akkaya; “Bugün ne giysem” programı)
Her ne olursa olsun, dinimizi sembole eden Bayrağımıza sahip çıkacağız, çıkmalıyız!!!
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal;
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal!
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal.
Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal!