BAŞARMAK İÇİN ÇALIŞMAK
Başarılı bir iş adamı ödülünü aldıktan sonra şöyle der.Zor zamanlar güçlü insanları; güçlü insanlar iyi zamanları; iyi zamanlar zayıf insanları; zayıf insanlar da zor zamanları yaratır!
Dedem işe gitmek için 5 km yürürdü, babam ise 2 km. Ben isebir Cadillac kullanıyorum, oğlum ise Mercedes kullanıyor, torunum belki Ferrari kullanacak der. Torunumun torunu belki de işine yürüme gidecektir der.
Peki neden böyle diye sorunca; salondan hiç cevap gelmez.
Sorduğu sorunun cevabını kendisi vermek durumunda kalır ve söyle der:
Kısacası savaşçı olmak ve savaşçı yetiştirmek zorundayız der.
Bu iş adamının anlattıklarının benzerini bizler de yaşıyoruz. 60 yaşına benim gibi merdiven dayayanlar yetmişli, seksan ve doksanlı yılları çok iyi hatırlarlar. O zamanki imkanlarla şimdiki imkanlar arasında dağlar kadar fark var. Borçla da olsa maddi açıdan çok büyük değişmeler meydana gelmiştir. Evlerimiz modernleşti, yollar duble mahalle ve köy yolları beton ya da asfalt olmuş, her kapıda hemen hemen araba var, elektriksiz , susuz ve yolsuz ne köy kalmış ne de yayla. Okullar, hastahaneler, devlet ve özel kurumlar çağın şartlarına uygun olarak inşa edilmiş, bigisayar, internet ve her türlü teknoloji ile donatılarak hizmete sunulmuştur. Geçmişte millet olarak emekliyorduk, daha sonra yürümeye, şimdi de koşmaya başladık. Mücadeleye artan bir hızla devam edersek gelişeceğiz, yerimizde sayarsak geriye düşeriz, yaya kalırız.
Bu gelişmeler ebedi olarak devam edecek diye bir kayıt yoktur. Tarihe baktığımız zaman bir çok milletler gelişmişler, devasa medeniyetler kurmuşlar, sonra da gelişim duraklamaya, duraklama, gerilemeye dönüşmüş, sonuçta ise yıkım meydana gelmiştir.
Bu anlatmaya çalıştığım süreçe Osmanlı İmparatorluğunu örnek verebiliriz. 1699 yılına kadar devasa büyüyen İmparatorluk Karlofça Antlaşmasıyla beraber duraklama sürecine girmiştir. II. Abdülhamit'in 1908 yılında tahtan indirilmesinden sonra uzun yıllar egemenliği altında yüzyıllarca yönettiği küçük uluslar isyanlar çıkararak bağımsızlıklarını ilan etmişler. Hülasa 23 Nisan 1920'de TBMM'nin açılmasıyla resmen.Osmanlı İmparatorluğu son bulmuştur.
Şu anda dünyanın dev kabul edilen ülkelerin de ömrü bitince dağılacaklar, çökecekler, yıkılacaklardır. Ebedi kalan bu evrende hiç bir şey yoktur ve olmayacaktır. Hak Teâlâ'nın kanunu böyledir.
Hiç birimiz malımıza makamımıza ve siyasi güçümüze güvenmeyelim. Onlar bir gün elimizden gideceği kesindir. Bize verilen bunca ni'metlerin şükrünü hakkıyla yerine getirmediğimizde o niğmetleri bizden çeker alır. Özellikle zenginliğimizle şimarırsak felaketler başımıza gelir, her şeyimizi bir anda kaybedebiliriz. Her gün dündada türlü türlü olaylar meydana geliyor, bunlardan mutlaka ders almalıyız. Dünyada her şey bize emanet. Emanetlere hıyanetlik yapmamalıyız. Yaptığımız taktirde cezasına da katlanmalıyız
İş insanı olmak mücadele ister, cesaret ister,azimli olmayı gerektirir. Hedef daima ileriye doğru bir mücadele gerektiren bir iştir. Mücadele bırakıldığı an, ya da işin sürekliliğini devam ettirecek birileri yoksa o zaman duraklama- gerileme ve bitme dönemi meydana gelir. Hayat mücadeledir. Önemli olan bu mücadeleyi dengeli yürütebilmektir. "Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışmalıyız". demişler atalarımız. İbadetin çoğu değil az da olsa devamlı olanı daha çok itibare şayandır. Selam ve Dua ile...
28.06.2023
Mustafa Cemal TOMAR
Başöğretmen