— Birilerine ‘dublörlük’ yapanlara itibar edilmemelidir.
— Ahlâksız’ın ‘ahlâksızlığı’ gizlenmemeli, teşhir edilmelidir.
— Hayatları dalavere- dümen olanların rotalarına güvenmemelidir.
— Hak edenlere hadleri bildirmelidir ki bir daha hadlerini aşmasınlar.
— Karınları ‘aç’ olduğu halde, kuyruklarını ‘dik’ tutanlardan sakınılmalıdır.
— Çakal’a ‘çakal’; saksağan’a da ‘saksağan’ denmeli, tevile gidilmemelidir.
— Her derde devâ aranmalıdır ve ilaç da bulunabilir ama ahlâksızlık illetini tedavi edici ilacı henüz keşfedilmedi.
— Her insan kayığının küreklerini kendi çekmelidir; aksi halde boş yere uğraşılır ve hiçbir yere gidilemez.
— Her ormanın bir ‘aslan’ı, her makamın da yanında bir ‘çakal’ı olduğu bilinmelidir.
— İçten pazarlıklı olanlara ve sinsi tıynetli olanlara temkinli yaklaşılmalıdır; çünkü ne tür çakallık yapacakları belli olmaz.
— Okumayacağından emin olunan hiç kesmeye, kitap hediye edilmemelidir, kitaba yazık olur.
— Anlamayacağından / kavrayamayacağından emin olunan hiç kimseye fıkra anlatılmamalı ve nükte/ şaka yapılmamalıdır.
— ‘Adam’ olmayanlara ‘adam’ muamelesi yapılmamalı; kendilerini gerçekten ‘adam’ sanmaya başlarlar ve ‘adamları’ yanıltırlar.
— Carî hukuka ve mevzuata uygun her eylemi, muhakkak ahlâkî ve insanî sanmamalı. Ahlaksızlığın da bazen mevzuata uygun olduğu unutulmamalı…
— ‘Hayvandan da aşağı mahlûklar (Belhüm a’dal)’ teşhis edilmeli ve ona göre davranılmalı.
— Bir insanı iyi tanımak için, ona yüksek (!) bir makam vermeli veya fiziki / ahlâki yolculuk edilmeli veya alış-veriş yapılmalı veya komşuluk edilmeli.
— Her türlü organizasyonun başrolü oyunculuğuna soyunan zevata temkinli yaklaşılmalıdır; insanları nereye toslatacağı veya nerede kullanacağı bilinmez.
— Kendilerini hep Kaf Dağı’nın üzerinde zannedenlere, ayaklarını yere basmaları ve normalleşmeleri için, uymasalar da, sık sık uyarılar yapılmalıdır.
Hülasa, daha yansıma çok da…