ATALARIYLA ÖVÜNME HASTALIĞI

Mustafa Cemal TOMAR

ATALARIYIYLA ÖVÜNME HASTALIĞI

Kur'an'ı Kerim'de Tekâsür Suresi vardır.Mekke döneminde inmiştir. 8 âyettir. Tekâsür, mal, mülk ve çoluk çocuğun çokluğuyla övünmek demektir.

Konusu:

Sûrede insanların, hayatın aldatıcı yönleriyle meşgul olmala­rından, dünya malını biriktirmeye olan düşkünlüklerinden ve âhiret hallerinden söz edilmektedir.

Surenin ilk iki ayetin anlamı şöyledir;

1-2﴿ Çoklukla övünme yarışı sizi kabirlere varıncaya kadar oyaladı.

Çoklukla övünme yarışı” diye çevirdiğimiz 1. âyetteki tekâsür kelimesi, bu sûre bağlamında özellikle “yüksek bir amaç gütmeden, neden niçin demeden mal, evlât, yardımcı ve hizmetçi gibi her devrin telakkisine göre çokluğuyla övünülen şeyleri büyük bir tutkuyla durmadan çoğaltma yarışına girişmek, mânevî ve ahlâkî sorumluluğunu düşünmeden alabildiğine kazanma hırsına kendini kaptırmak” anlamına gelmektedir. Bu tutku bireysel olabileceği gibi toplumsal da olabilir. Âyette tekâsür kavramı Câhiliye toplumunun zihniyet yapısını tanıtmakla birlikte evrensel bir mesaj da içermekte, genel bir tesbit ve dolayısıyla uyarı anlamı da taşımaktadır. Nitekim çağımızda bazı ülke ve toplumlarda hâkim maneviyattan yoksun seküler zihniyet de durmadan üretmek, tüketip tekrar üretmek, kârı ve serveti sınırsızca çoğaltmak şeklinde bir dünya görüşünü içerir. İşte bu dünya görüşü ve onun doğurduğu uygulamalar da bu âyette eleştirilen “çoklukla övünme yarışı”nın çağdaş örneğidir. Ancak insanlığın mânevî ve ahlâkî değerlerini, birikimlerini sistem dışı bırakan, hatta tahrip eden bu yarış, sonuçta ekonomik ve siyasî gücü, iletişim imkânlarını da kullanarak bireysel ilişkilerden uluslar arası ilişkilere kadar uzanan bir haksızlık ve adaletsizlik düzeni doğurmakta ve nihayet dünyayı “global” sorunlar alanı haline getirmektedir. İşte bu sûrede Mekke’nin burnu büyük eşrafının tutumları üzerinden temel bir insanlık sorununa ve bunun ağır bedeline dikkat çekilmiştir.

2. âyetteki mekābir kelimesi kabir anlamındaki makberenin çoğuludur. Tam anlamı “Sonunda kabirleri ziyaret ettiniz” demek olan cümleye müfessirler özellikle şu mânaları vermişlerdir: a) Mecazi anlamda, “Sonunda ölüp kabirlere girdiniz; bu tutku ve yarış sizde ölünceye kadar sürüp gitti”; b) Yine mecazi anlamda, “Öyle kibre kapıldınız ki birbirinize karşı kabirlerdeki ölülerle övündünüz”; c) Lafzî anlamda, “Bizzat kabirlere gidip ölülerle övündünüz.”

. Konuya Tekasür Suresi'nin ilk iki Ayet-i Kerime'sinin mealiyle başlamamın nedeni, cahiliye dönemindeki mal ve evlât çoğunluğunun yanında kabirlerdekilerle övünme hastalığı günümüzde de bütün şiddetiyle devam etmesinden kaynaklanmaktadır. Şanlı tarihimizin artılarıyla övünmenin yerine bizler Türk Milleti olarak başta kendi milletimiz için ardından da tüm insanlık için neler yaptıklarımıza bakmamız gerekir. Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u ferhetmesini övgüyle bahsetme yerine bugün bu koskoca şehri ecnebilerin sultasından ne kadar koruyabildiğimize bakmamız gerekmez mi? Ecdadımızın yaptığı onlarca medrese,-saray yüzlerce cami, hamam,çeşme, türbe, köprü,kale, türbe vs'lerle övünme yerine bilim ve teknolojide dünyanın önde gelen ülkeleriyle rekabet edecek düzeye gelebildik mi sorusu üzerine odaklanmamız gerekmez mi?

Bilimde ve Tarih alanında ileri gelen değerlerimiz vardır. Bunları çeşitli vesilelerle anıyor ve övünüyoruz. Örneğin; Matematik ve astronomi deyince;

Cebirin kurucusu olan Harezmi'nin iki önemli matematik kitabı vardır; "Cebir" ve "Hint Hesabı". Harezm'de temel eğitimimini alan Harezmi gençlinin ilk yıllarında Bağdat'taki ileri bilim atmosferinin varlığını öğrenir.

Bîrûnî, İslam'ın Altın Çağı'ndaki çalışmaları ile bilinen hezârfen. gökbilimci, matematikçi, doğa bilimleri, astronomi, coğrafya ve tarih alanındaki çalışmalarıyla tanınan bilim insanıdır.

Tarihten sürekli kendisinden bahsedilen; Alp Arslan[a] (Farsça: آلپ ارسلان ; y. 1029 - 24 Kasım[3] 1072), Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun ikinci sultanı olan ve Türklerin Orta Asya'dan Anadolu'ya gelişlerini ve mücadelesini yöneten askeri komutan ve hükümdardır. Doğum adı Muhammed bin Davud Çağrı'dır. 1071 yılında Bizans İmparatorluğu hükümdarı Romen Diyojen ile yaptığı Malazgirt Muharebesi'ndeki başarısından dolayı tanınmaktadır. Bu itibarla halâ Malazgirt Zaferini yıl dönümlerinde kutluyoruz..

Mimari alanda sürekli kendisinden bahsettiğimiz Mimar Sinan, Kurtuluş Mücaddlesindeki başarılarıyla övündüğümüz M. Kemal Atatürk ve silâh arkadaşları bizim övünç kaynaklarımızdır.

Osmanlı Tarihinde Fatih Sultan Mehmet, Kanunî Sultan Süleyman, Yavuz Sultan Selim ve II. Abdülhamid Han' ı hiç unutmuyoruz. Her biri tarihe damgasını vuran Osmanlı'nın ünlü padişahlarıdır.

Ben bu bilgileri hatırlatmamın sebebi, biz millet olarak galiba fazla bir şey yapamamanın verdiği eziklik nedeniyle vicdanımızda ve dimağlarımızdan bir boşluk oluşmaktadır. Bu boşluğu ecdadımızın tarihe damgasını vuran başarılarını dillendirerek, kutlamalar yaparak doldurmaya çalışıyoruz. Bizim yöneticilerimiz bu yöntemi çok kullanıyorlar. Yani;

Bir topluluk karşısında dinleyicileri heyecanlandırmak ve etkilemek maksadıyla abartılı bir anlatımla motivasyon konuşması yapıyorlar, necip milletimizin başarılarından sürekli vurgu yapıyorlar. Buna hamaset siyaseti denir. Bu tür konuşmalar bu millet fazlasıyla doydu. Bunlar karın doyurmuyor artık.

Demek istiyorum ki;

Bütün çağdaş devletler geçmişlerinden ders alırlar, tarihlerini öğrenirler ve geçmişlerine yeri geldikçe sahip çıkarlar. Lâkin geçmiş büyüklerimizi ne yaptı sorusu üzerine yoğunlaşıp övünme yerine " biz ne yaptık, ne yapıyoruz ve ne yapacağız" soruları üzerinde yoğunlaşıyorlar. Böylece çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkıyorlar. Her alanda böyledir. Gelişmiş ülkelerin durumu ortadadır. Millet olarak onların çok gerisinde olduğunuzu Dünya İstatistik Verilerden anlıyoruz.

Burada TEKASÜR Suresi'nde Cenab-ı Hâk'ın buyurduğu üzere mal- mülkle, evlât çoğunluğuyla övünme, hatta bunu daha ileri derecesine giderek kabirlerdekilerin yaptıkları maharetleri sayarak üstünlük taslamak "cahiliye adeti" olarak addetilmiştir. Ne yazık ki bu cehalet dalgası bütün vehametiyle özellikle müslüman ülkelerde etkisini göstermektedir. Bırakın geçmişle övünmeyi. "Kızım Fatıma dahi olsa bir şey yapamam" diyen bir peygamberin ümmetiyiz. Hadis-i Şerif'in meali şöyledir: Peygamberimiz sav.

"Ey kızım Fatıma! Babam Peygamber diye güvenme Rabbine karşı kulluk vazifeni yap, Eğer Allah'tan nefsini satın alamazsan vallahi ben bile senin namına hiçbir şey yapamam..." Buyurdular.

Ayet ve Hadis-i şeriflerin manası oldukça açıktır.

Ey Müslüman Toplulukları! Siz Gazze- Filistin davasında, Arakanda'ki Doğu Türkistan'daki müslümanlara yapılan zulmü karşı ne yaptığınıza bakın. Suriye'de Irak'ta, Keşmir'de, Afganistan'da, Yemen'de ve daha bir çok yerde son çeyrek asırda yirmi milyon Müslüman kanı akarken sizin duruşunuz neydi? Bunu sorgulayın. Gençliğiniz nerede!!! ekinlerinize ve neslimize sahip çıktığınıza emin misiniz? Yeryüzünün kaynaklarının yüzde ellisinden fazlasını Allah Teâlâ müslüman memleketlere bahşetmiş. Bu kaynakları doğru yerde ve doğru zamanda kullanabiliyor musunuz? Ona bakın. " Bütün yeryüzündeki müslümanlar kardeştir" ilâhi fermana kulak veriyorsanız eğer, nedir Allah aşkına bu müslüman ülkelerdeki bölünme ve parçalanma!!! Müslüman yönetilen değil, yöneten olmalıdır. Bu ana prensibi ne derece dünyada uygular haldeyiz, hiç düşündünüz mü?

Böylece yüzlerce soru ve sorun burada sıralayıp yazabiliriz. Çok enteresan bir yapıya sahibiz. Milletimizin sağcıları tarihiyle övünürken, solcuları ise ( tabirimi mazur görün) sövünüyor.

Kabahatlerimizi ötme adına hamaseti siyaset izlemek üzere kitleleri coşturmak için geçmişiyle övünmek cehalettir. Hem övünüp hem de gereği yapılırsa o zaman ona kahramanlık denir. Bizde sadece övünmek vardır. Çalışmak yoktur. Böyle geldik, böyle gidiyoruz.

Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatı olsun. Verdiğimiz sözlerin her zaman arkasında duralım. Başkalarının başarıları bizim imiş gibi sunmak yerine biz elimizi taşın altına koyalım ve kendi başarılarımızla övünelim. Selâm ve dua ile ..

02.09.2024

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.