AT İZİ , İT İZİNE KARIŞMIŞ
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki doğruyu yanlıştan, yanlışı doğrudan ayırmak nerede ise imkânsız hale geldi. Kim doğru kim yalan ya da yanlış konuşuyor ayırmak-anlamak mümkün değildir. Günümüzde değerler dimura uğramış, ak ve kara birbirine karışmış, kimin ne amaçla nereye hizmet ettiği belli değildir. Bu bilinmezlik deryasında yüzüp gitmekteyiz. Bu durum dünyanın ne kadar karanlık bir dünya olduğunu, insanlığı iyi günler beklemediğini göstermektedir.
Türkiye'yi çeyrek asırdan beri yönetenlere göre büyük yatırımlar yapıldığı söylenmekte, Eski Türkiye'den Yeni Türkiye oluşturduklarını söylemektedirler. Konuyu biraz daha açarsak; milli geliri 5 bin dolarlardan 12 bin dolarlara, üniversite sayısını 70 den 200' sayısına her vesile ile çıkardıklarını söylüyorlar. Yetkililer, Yeni Türkiye'nin her köşesini yeniden inşa ettiklerini, memleketin her tarafını örümcek ağı gibi otoyollarla, köprü ve viyadüklerle, demir yolları ve hava alanlarıyla, alt yapı hizmetleriyle ördüklerini söylüyorlar. Her şehirde her türlü tecizatla donatılmış şehir hastahaneleri , adliye sarayları ve emniyet binaları yaptıklarını beyan ediyor, bu eserlerin ihtişamıyla övünen bir iktidarınız vardır. İktidar ayrıca bütün okulları yeniden restore ettiğini, yüzlerce okul binasının yapıldığını, derslik sayısını çağın gereğine ve ihtiyaca göre artırdığını, okulları her türlü teknikle donattığını, kenarda ve köşede okula gitmeyen bir çocuk bırakılmadığını, İman-Hatipleri ve İlahiyat Fakültelerinin sayısını ona katladığını, inanç ve ibadet özgürlüğü sağlandığını, kısaca her alanda devrim yapıldığı övüne övüne iktidar yetkilileri tarafından beyan edilmektedir.
Çeyrek asıra yakın zamandan beri ülkemizi yönetenlerin söylemleri ve tezleri şu şekilde devam ediyor. İlkokul ve ortaokullarda iktidara geldiklerinden bu yana öğrencilere kitapları bedava verdiklerini, dershane sayısını katlayarak artırdıklarını, başörtüsü dahil olmak üzere kamuda toplumu özgürleştirerek ve çağdaşlaştırarak serbest kıyafete geçildiğini, zorunlu eğitimi 12 yıla çıkardıklarını, kat sayısı zulmüne son verdiklerini, lise mezunu olmayı kolaylaştırdıklarını, her puana uygun üniversite açtıklarını, üniversiteyi bitiren genç sayısında astronomik rakamlara ulaştığını, her vesile ile övünerek sôylüyorlar.
Devletleşme zihniyetinden ülkeyi kurtarma adına devlet kuruluşları ve fabrikalarını babalar gibi sattıklarını, özel sektôrü güçlendirdiklerini, ihracat noktasında rekorler kırdıklarını, milli savunma sanayisinde göz kamaştırıcı gelişmeleri sağladıklarını, İHA ve SİHA' larımızla dünyaya meydan okuduklarını, kendi bölgemize başta olmak üzere dünyada emir alan değil, emir veren bir konuma ülkemizi getirdiklerini, IMF'den borç alan değil, borç veren ülke durumuna geldiğimizi, yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızı harekete geçirdiklerini, uluslararası platformda tarihteki yerimizi şerefle minnetle alma konumuna geldiğinizi ifade ediyorlar. Listeyi bu meyanda sayfalar dolusu yazı yazarak uzatabiliriz.
Muhalafet partilerine gelince durum tam tersidir. Yapılanlar doğru fakat işin özü hiç de anlatıldığı ve ekranlara yansıtıldığı gibi değildir. Oto yollar, köprüler, hava alanları yapıldı amma bire on fiyatına yapıldığı iddia ediliyor. IMF' den borç para alınmıyor ama çok daha yüksek oranlarla diğer tefecilerden borç para alınarak ülkeyi borç batağına sürüklendiği belirtiliyor. Nitekim 2025 bütçesine iki trilyon civarında faiz ödenmesi olarak konmuş, verilecek her yüz liralık verginin yirmi lirası faiz için ayrılacaktır. Diğer taraftan üniversite sayısı iki yüzün üzerine çıkarılmış, sonuçta Yunanistan'ın nüfusunun 1/5'i kadar işsiz gencimiz oluşmuştur. İlahiyat Fakülteleri ve İmam-Hatiplerin sayısı artırilmış ama okulların içi boşaltılmış, deist ve ateist gençlerin sayısında rekor artışlar oluşmuş.
İhracatımız son çeyrek asırda 6-7 kat artmış lâkin ithalata dayalı ihracat yapıyoruz ki bunun getirisi çok düşüktür. İhracatın rakamı telaffuz edilirken ithalat rakamlarından hiç bahsedilmiyor. 2025 yılında 100 milyar dolara yakın bütçe açık verecek. Yani ülkemizin borç yükü 100 milyar dolar daha artacak.
Muhalefet partilerinden dinlediklerime göre son çeyrek asırda toplam 580 milyar dolar faiz ödemesi yapılmıştır. Önümüzdeki bir kaç yıl içinde bu rakam 750 milyar dolara ulaşacaktır. Son çeyrek asırda yapılan tüm hizmetlerin maliyeti hesaplanmış, 200 milyar dolar olduğu ortaya konmuş. Demek oluyor ki yatırımlara ayrılan paranın üç misli faiz ödemelerine gitmektedir. Faizlere giden para üç tane Yeni Türkiye inşa etmek demektir. Faizin dinimizde ne kadar tehlikeli ve haram olduğunu bu vesile ile daha iyi anlamış oluyoruz.
Bundan 15 sene evvelinde bu kadar yüksek oranlarda borçlanmıyorduk. Cennet mekân Erbakan Hocanız 40 sene faizi-akıbetini ve korkunç sonuçlarını bize anlattı. Dinlemedik onu . Şimdi faizin korkunç akıbetleri ortada.
Muhalefet partilerinin bazı söylemlerini burada ifade etmeye çalıştım. Bir vatandaş olarak muhalefet mi iktidar mı haklı kestirmek oldukça zor. Bilgi birlikteliği yok, şeffaflık hiç yok. En basitinden enflasyon rakamları konusunda bile ortak bir rakam açıklanmıyor. ENAG' a göre enflasyon %80, hükümete göre % 40. Bu kadar çelişkili rakamlar olur mu?
O güzden at izi it izine karıştı diyorum. Selâm ve Dua ile ..
26.12.2024