Asgari ücretin artması, asgari ücretle çalışanları hayat pahalılığına karşı korur görünse de, asgari ücretin artmasını zorlayan hayat pahalılığı kısa bir müddet sonra yapılan artışı eritir. Yeni zammın gerekçesi de zaten buna dayanmaktadır.
Öte yandan; Asgari ücretin artması devlet kuruluşlarında çalışan veya ürettiğine zam koyabilen kurumsallaşmış büyük şirketleri sarsmazken piyasalara canlılık veren küçük esnafı ortadan kaldırır, tekelleşmeye yol açar. Küçük esnafın içinde hizmet üretenlerin artan istihdam maliyeti ve diğer maliyetler karşısında ayakta kalma ihtimali yoktur.
Geldiğimiz noktayı kendi işimle örnekleyeyim;
Yaklaşık 10 yıl önce yerel bir kuruluş olan Televizyonumuz Kaçkar Tv için Türksat’a ödediğimiz aylık ücret 20 bin USD civarındaydı. Dolar kuru TL’ye yakındı ve bizler saniyesi 1-2 USD’ye reklam almakta zorlanmıyorduk. Uydu kapasite ücretinin dışındaki diğer (elektrik, doğalgaz, amortisman, kira, istihdam/eleman vs.) maliyetlerimiz ise uydu kapasite maliyetlerimizin %20-30’u arasındaydı.
Bugüne gelince; Dolar, TL karşısında 5’e katlanmış olduğu gibi, diğer giderlerimiz de uydu kapasite ücretlerini geçmiş durumdadır. Yani bugün uyduya hiç ücret ödemezsek dahi sadece diğer maliyetlerimiz on yıl öncesine göre 10 kat artmıştır. Giderleri kısma adına istihdam giderleri kısmak ilk akla gelen şeylerden biri olmuştur.
Gelirlerimiz ise tersine bir grafik çizmiştir.
Bizlerin geliri ağırlıklı olarak küçük ve orta ölçekli işletmelerin reklamından oluşmakta olup, bu şirketlerin gelirlerinin düşmesiyle ilk kıstıkları şey reklam gibi zorunlu olmayan maliyet kalemleridir.
Her şey kat kat artarken bizim gelirimizi oluşturan reklamların fiyatları önce düşmüş, sonrasında da tamamen ortadan kalkmış duruma gelmiş bulunmaktadır.
Bu sadece bize ait bir durum olmayıp, hizmet üreten her küçük ölçekli işletmeler için geçerlidir. Bu konuda verilebilecek nice örnek vardır ve varılacak yer tekelleşmedir, büyük kuruluşların piyasalardan küçük işletmeleri, küçük esnafı silmesidir.
Bunun sonucunda ise bir yanda çok kazanan tekeller, diğer yanda gittikçe yoksullaşan geniş halk kitleleri ortaya çıkar.
İktidar, yerelde küçük işletmelerin hızla kan kaybedip, yok olmasını engellemediği müddetçe kapitalizmin acımasızlığıyla karşı karşıya kalmamız kaçınılmazdır..
İktidar, yerelde ayakta kalmak için uğraşan, can çekişen işletmelerin, küçük esnafın durumunu öğrenmek istiyorsa; bunların nasıl borç batağı içinde olduklarına dönüp baksın. Bugün borcu olmayan küçük esnaf yoktur ve işyerlerini kapattıklarında o işyerlerinin borçları sırtlarındadır.
Bir de bütün bunlar yetmiyormuş gibi can çekişen bu esnaflar ağır para cezalarının kıskacı altındadır. İktidar, ekonomiyi rayına oturtma adına çare olarak sürekli cezaları artırmaktadır! Bu ise küçük esnafın yok olmasını kolaylaştırmaktadır.
Ekonomiyi rayına oturtmak piyasaları tekelleştirmek ise bırakın dağınık kalsın!
Bu ekonomik gidişatın yönünü değiştirmeliyiz. Aksi halde ortada hiçbir manevi değer kalmaz..
Umarım, manevi değerleri önemseyen iktidar ekonomik çözüm yollarını yereldeki küçük ve orta ölçekli işletmelerin ayakta kalması için çareler üretir, büyüklere çalışmaktan, onları korumaktan vazgeçer..