1. Aristoteles "ilk insanın öğretmeni Tanrı olmalı" der. Tanrı ile ilk karşılaşma "ilim" üzerine.. insanın Yüce Varlık ihtiyacı korku ile değil ilim ile başlar.
2 . Dinler Tarihi, " İnsanın Yaratıcısına hayran kaldığı ilk şey "Sonsuz İIlahi Bilgidir" der...İnsan sonsuzluğu ve özgürlüğü ilim ile öğrenir.
3. Arapça ve diğer semitik dillerde bilgi, öğrenme ve öğretme hep aynı kelime kökünden "ilimden" gelir.
4. Kur'an'a göre, "Allah, hz. Adem'e her şeyi isimleriyle, Hz Peygamber'e ise bilmediği şeyleri öğretti"...
5. Böylelikle her şeyi bilmek isteyen insanın yatay düzlemde aslında hiç bir şey bilmediğini öğrenmesi kaçınılmazdır.
6. Her insan , bilgiyi ilme yani aktarılan sğekülatif ve epistemik bir öğrenme aygıtına dönüştürdüğünde, bilmediği şeyleri öğrenmeye talib olarak iletme sürecine dahil ettiğinde muallime dönüşür.
7. Böylece İlim, müteallim ile muallimi aynı anda gerçekleştirerek karşılıklı ve elit bir ilişki içinde gelişen bir barışcıl bir eyleme dönüşecektir.
8. Gittikçe gelişerek ilerleyen ilim , amel edilen ilim haline geldikçe hem satırlara hem sadırlara nakşedilecektir.
9. Bu noktada ortaya "İrfan" temayüz edecek; aynı anda hem "en yüksek afâk" hem de "en derin enfüsi" hikmeti oluşturacaktır.
10. Bu açıdan İslam irfanı ile mücehhez kılınmış "Arif", hem kendini geliştirip yükselen derece ile yükseldikçe derinleşen kişi olarak hem öğrenen hem de öğrendikleri ilmi hikmetle yoğurup "vahdeti Tevhide inkilap eden irfana" çevirir. Karıncaya tebessüm, o bilmese de gerçek irfandır.
11. İrfanımızda Cehaletimiz, bildiklerimizin değil bilmediklerimizin "ölçüsüdür" ... Hakiki cehalet ise gündelik bilgiden değil deruni bilgiden yoksun kalmaktır.
12. Sonsuz ilahi ilim karşısındaki beşer olarak kısıtlı bildiklerimizi asla cehaletimizi kapatmamızı bize öğretir...
13. Her geleneğin ilk öğretmen modeli önemlidir; Konfüçyüs aktif bir ihtiyar bilge, Lao-tzu, Yak öküzündeki ruhsal eğitmen olarak cemiyeti ve bireyi öğrenme ve terbiye işine girişirken, Mücevher Üstad Buddha, talebelerine nefsin tezkiyesini öğretip her birini Budha adayına dönüştürür; Hz. İsa bitip tükenmeyen ilahi bilgiyi sonsuz ruh katarak hakikate (verum) çevirerek her "havarilerine" aktarır.
14. İslam geleneğinde ise "dinimizi öğretmeye ve bizdeki bilginin sağlamasına yapmak üzere gelen Cibril, Hz. Peygamber'i aynı seviyeye irfan halkasını hiç koparmamak için Ashab arasında geldi.
14. Arif bir muallim olarak ötelerden gelen Hz. Cibril, " Yaşlı ama saçları simsiyah bir genç; hiç kimse onu tanımazken o herkesi yabancı görmeyen; uzaklardan gelip üzerinde bıkkınlık ve yorgunluğu olmayan, çölden gelip bembeyaz elbisesinde zerre toz toprak olmayan, fiziksel alemde metafizik bir varlık olarak sorduğu suallerin cevabını alıp sadakte diyebilen müzakereyi münavebeye dönüştüren bir öğretmendir.
15. Hem sünnetin tebliğ edildiği minberin hem de Kuran’ın kıraat, tilavet, tertil edildiği mihrabın gerçek sahibi Arif insan olarak kutlu elçi Hz. Peygamber (sav) ise ilim, hikmet ve kitab risaletiyle Ashabını Tevhid ekseninde Hakkı izhar eden batılı izale eden cehdi ve cihadıyla asla bitip tükenmeden mescidindeki Eshab-ı suffasıyla lim ve irfan halkasına, aynı zamanda Rabbi tesbih eden zikir halkasına, dışarda birer davetçi ve mübelliğ dalgalarına derece derece yükselerek göklerdeki yıldızlara çevirdi.
(Prof. Dr. Mustafa ALICI, DİNLER TARİHİ )