Kaya’nın paylaşımlarına göre, “Önce birdenbire büyük bir kükreme duyuldu ve bunu muazzam bir sarsıntı izledi. Tüm dünya yükseldi ve binalar havaya sıçradı...” denildi.
Tarihçi Hasan Mert Kaya, yaptığı paylaşımda şunlar yer aldı:
Önce birdenbire büyük bir kükreme duyuldu ve bunu muazzam bir sarsıntı izledi. Tüm dünya yükseldi ve binalar havaya sıçradı...
Bu sözler 115 yılında Antakya'da depremi anlatan Romalı tarihçi Cassius Dio'dan Roma tarihi depremlere dair önemli bilgiler verir. Günümüzden 1907 yıl önce Roma imparatorları Hadrian ve Trajan doğu seferi sırasında Antakya'da kışı geçirirken şiddetli ve yıkıcı bir depremden sağ kurtuldu. Tarihin hemen her döneminde olduğu gibi çok zengin bir şehirdi Antakya.
Hadrian, MS 114'ten beri imparatorluk elçisi olarak Suriye'deydi ve bu nedenle Antiochia ad Orontem'de (Asi Nehri üzerindeki Antakya) ikamet etmişti. Şehir, Part savaşları için karargâhtı. Trajan, MS 13 Aralık 115 sabahı felaket meydana geldiğinde Ermenistan seferinden dönmüştü.
Asi Vadisi'nde meydana gelen ve tahmini büyüklüğü 7,5 olan deprem, Antakya, Daphne (Defne) ve Apamea dahil olmak üzere diğer dört antik kenti neredeyse tamamen yok etti. Tüm Ortadoğu ve Doğu Akdeniz'de Rodos'a kadar hissedildi deprem. Zengin Antakya şehri yerle bir olmuştu.
Dünyanın en eski haritalarından ve Roma döneminde hazırlanan Peutinger Haritası'nda Antakya, Roma ve İstanbul (Byzantium) gibi özel semboller ve bir imparatoriçe gibi tahtta oturmuş olarak gösterilen tanrıçalar ile belirtilmiş. Antik çağda 500.000 nüfusu olan bir zenginlikti.
MS 115 Yılı Antakya Depremi, Doğu Akdeniz'in liman kenti Caesarea Maritima'yı (Arapça: Kayseriye) vuran bir tsunamiyi tetikledi. Asi Nehri üzerindeki Antakya, Grek-Roma döneminin en önemli şehirlerindendi. M.Ö.300 yılında Büyük İskender'in generallerinden I. Selevkos kurulmuştu.
Özenle kurulan Antakya Seleukoslar'ın başkenti oldu. Antik kent, Asi Nehri'nin doğu yakasında yer alıyordu. Konumu, Antakya'yı bir ticaret şehri kadar, farklı kültürlerin de bir araya geldiği bir cazibe merkezi kıldı. Küçük Asya, İran ve Hindistan'dan gelen kervanlar bolca geldi.
Romalılar MÖ 64'te Suriye'yi fethettikten sonra, Antakya bir Roma kalesi haline geldi. Forum, amfitiyatro, hamamlar, hipodrom, tiyatro, sütunlu büyük bir cadde (Via Triumphalis) ve çeşmeler, kamu binaları ve villalara su taşıyan bir su kemeri ile lüks bir şehir oldu Antakya.
Antakya gelişiyordu ve "Doğu'nun Kraliçesi" olarak biliniyordu. M.S. 115 depremi sırasında şehrin nüfusu yaklaşık 500.000 idi. Deprem sırasında İmparator Trajan Antakya'dadır. Felaketin en canlı açıklamasını Romalı tarihçi Cassius Dio "Kitap LXVIII" adlı Roma Tarihi'nde anlatır:
"İmparator Antakya'da oyalanırken korkunç bir deprem oldu; birçok şehir yaralandı, ancak Antakya en talihsiz olanıydı. Trajan kışı orada geçirdiğinden ve davalar, elçilikler, iş veya gezilerle bağlantılı olarak her taraftan çok sayıda asker ve çok sayıda sivil akın etmişti.
Bu nedenle zarar görmemiş bir halk, bir ulus yoktu; ve böylece Antakya'da Roma egemenliği altındaki tüm insanlar felakete uğradı.''
Tarihçi Cassius Dio tanık olduğu yıkımı daha detaylı da açıklar:
"Önce birdenbire büyük bir kükreme duyuldu ve bunu muazzam bir sarsıntı izledi.
Tüm dünya yükseldi ve binalar havaya sıçradı; yer bazı binaları sadece yıkılması ve parçalanması için yukarıya fırlattı, diğerleri ise sanki denizin kabarmasıyla bir o yana bir bu yana savruldu ve devrildi ve enkaz açık arazide bile büyük bir alana yayıldı.
Askerler ve siviller düşen enkaz nedeniyle öldü, çok sayıda kişi de mahsur kaldı. Depremi birkaç gün takip eden ek sarsıntılar (artçı şoklar) hayatta kalanların bir kısmını öldürürken, diğerleri çöken binalarda mahsur kalarak açlıktan öldü.
Cennet Antakya'da birkaç gün ve gece deprem devam etti. İnsanlar zor durumda ve çaresiz kaldılar, bazıları üzerlerine baskı yapan binaların ağırlığı altında ezilip yok oldu, diğerleri de açlık ve susuzluktan öldü. İmparator Trajan hayatta kaldı ve sadece küçük yaralarla kurtuldu.
Ancak depremi takip eden sarsıntılar birkaç gün devam ettiğinden dolayı Trajan Antakya Hipodromu'na sığınmak zorunda kaldı. Trajan, kaldığı odanın penceresinden dışarı çıktı. İnsan boyundan büyük bir varlık ona gelip onu ileri götürmüştü. Hipodromda açık havada yaşadı bir süre.
İmp. Trajan depremden sadece birkaç hafif yarayla kurtulmuştu. Trajan'ın karısı Plotina'nın ve Hadrian'ın kurtulmayı nasıl başardığına dair hiçbir şey rapor edilmedi, ancak görünüşe göre zarar görmeden hayatta kaldılar. İmparatorluk çevresinin elit üyeleri ve birçok asker öldü."
Depremin öldürdüğü en önde gelen kurbanlardan biri, konsül ordinarius Marcus Pedo Vergilianus'du. Bu olay sırasında veya sonrasında toplam 260.000 kişinin öldüğü söyleniyor. Antakya'nın nüfusu 400.000'in altına düştü ve şehrin birçok bölümü terk edildi.
Felaketten kısa bir süre sonra Trajan şehri restore etmeye başladı. Daphne'nin kaynakları ile Antakya arasında uzanan 6 km uzunluğundaki su kemeri ciddi şekilde hasar gördüğünden, Trajan yeni bir su kemeri inşa etmeye başladı ve daha önce inşa ettiği mevcut su kemerini de onardı.
Ancak Trajan projeyi bitirecek kadar yaşamadığı için su kemeri üzerindeki çalışmalar yerine imparator olan Hadrian tarafından tamamlandı. Antakyalı MS 6. yüzyıl tarihçisi John Malalas'a Trajan, Tyche of Eutychides'in yaldızlı bir heykelini dikerek şehrin yeniden inşasını anmış.
Tyche, Antakya'nın koruyucu tanrısıydı. Şehrin refahına başkanlık eden, vatandaşlarına umut ve iyi şans getiren bir tanrıçaydı. Tyche'nin en ünlü heykeli, Lysippos'un öğrencisi Yunan heykeltıraş Eutychides'in MÖ 3. yüzyıl başlarında Antakya şehri için yaptığı bronz bir heykeldi.
Silpius (Habib-i Neccar) Dağı'nı simgeleyen bir kayanın üzerine oturmuş, kulelerle taçlandırılmış tanrıçayı, ayakları Orontes yani Asi Nehri'ne dayamış, yüzen bir genç olarak tasvir edilmiştir. Hadrian da Antakya'nın su kaynağını iyileştirdi. Bir teatron ve bir tapınak yaptırdı.
Depremden bir yıl sekiz ay sonra, MS 117 yılının 11 Ağustos'unda Hadrian, Antakya'daki ordu tarafından imparator ilan edildi. Roma'ya ulaşmak için yola çıktığı Eylül 117'ye kadar şehirde kaldı.
M.S.115 Yılı Depremi Antakya'nın depremleri arasında iz bırakan bir depremdi.
Tarih boyunca çok deprem görmüş, çok yıkılmış Antakya. Her seferinde mutlaka küllerinden yeniden doğmuş bu dünya güzeli cennet şehir. Bereket ve bolluğun, tarih, kültür ve medeniyetlerin şehri Antakya...
Bilimin ışığında ve dayanışmanın gücünde tekrar doğacak inşallah.
Hatay Arkeoloji Müzesi ülkemizin ve dünyanın en zengin, en önemli müzelerinden. Sahip olduğumuz coğrafya dünyanın en değerli yerlerinden. Bilgiseli müzede bulunan ''Kem Göz Mozaiği'' ile bitirelim.
Allah tüm ülkemizi kem gözlerden ve afetlerden korusun.
V'esselam