Yüce Kur’an’ın pek çok ayetinde, insanın bu dünyaya başıboş gönderilmediği ifade edilmektedir. Dünya ahiretin tarlasıdır. Bir tarlanın gelişi güzel bırakılması, ürün verimini nasıl olumsuz etkiliyorsa, insanın dünyada gelişigüzel yaşaması da hem dünya hem de ahiret hayatında kayıp ve pişmanlıklara sebep olmaktadır.
Dünya hayatının gereklerinden birisi de çalışmaktır. Bu hüküm, sosyal ve iktisadi hayatın en temel esaslarından bir tanesidir. Nitekim, Cenâb-ı Hakk bir ayet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır: “İnsan için ancak çalışma ve gayretinin karşılığı vardır.(Necm 40)
Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Azîz ve Celîl olan Rabbinden naklettiği kudsî bir hadiste şöyle demiştir: “Kulum, bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir arşın yaklaşırım; bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak gelirim.” (Buhârî)
Enes’ten (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle demiştir:
Üç şey ölünün ardından (mezara kadar) gider: Ailesi, malı ve ameli. Bunlardan ikisi döner, birisi kalır. Dönenler ailesi ve malıdır, kalan ise amelidir.
(Buhârî, Rikâk, 42; Müslim, Zühd, 5)
İbn Mes’ûd’dan (ra) rivayet edildiğine göre
Resûlullah şöyle buyurmuştur:
Cennet size ayakkabınızın bağından daha yakındır; cehennem de öyledir.
(Buhârî, Rikâk, 29)
Ebû Abdurrahmân da denilen Allah Resûlü’nün azatlısı Ebû Abdullah künyeli Sevbân (ra), Resûlullah’ın şöyle dediğini işittiğini nakletmiştir: Çok secde etmeye (namaz kılmaya) çalış. Zira sen secde ettikçe Allah dereceni yükseltir ve o secde sayesinde günahını siler.(Müslim, Salât, 225)
Ebû Safvân Abdullah b. Büsr el-Eslemî’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle demiştir: İnsanların en hayırlısı, ömrü uzun, ameli güzel olandır.(Tirmizî, Zühd, 21)
Saîd b. Abdülazîz’in Rebîa b. Yezîd’den, onun Ebû İdrîs el-Havlânî’den, onun da Ebû Zer Cündüb b. Cünâde’den (ra) rivayet ettiğine göre Peygamber , Allah Teâlâ’dan naklederek şöyle demiştir:
“Ey kullarım, zulmetmeyi kendime haram kıldığım gibi, sizin aranızda da haram kıldım. Birbirinize zulmetmeyin (haksızlık yapmayın).
Ey kullarım, benim doğru yola eriştirdiklerimden başka, hepiniz yolunuzu şaşırmışsınız. Benden hidayet isteyin ki, sizi doğru yola ileteyim.
Ey kullarım, benim doyurduklarımdan başka, hepiniz açsınız. Benden yiyecek isteyin ki, sizi doyurayım.
Ey kullarım, benim giydirdiklerim müstesna, hepiniz çıplaksınız. Giydirmemi isteyin ki, sizi giydireyim.
Ey kullarım, gece gündüz günah işliyorsunuz. Ben de bütün günahları bağışlıyorum. İstiğfar edin ki, sizi bağışlayayım.
Ey kullarım, bana zarar vermek elinizden gelmez ki, bana zarar verebilesiniz. Bana fayda vermek de elinizden gelmez ki, bana faydanız dokunsun.
Ey kullarım, sizden evvelkiler ve sonra gelecekler, bütün insanlar
ve cinler, en iyi, en müttaki insanın duygu ve düşüncesini taşısalar,
yine de benim mülkümde en küçük bir artma olmaz.
Ey kullarım, sizden evvelkiler ve sonrakiler, bütün insanlar ve cinler, en günahkar kişinin duygu ve düşüncesini taşısalar, yine de benim mülkümde
en küçük bir eksilme olmaz.
Ey kullarım, sizden evvelkiler ve sonra gelecekler, bütün
insanlar ve cinler, bir yerde toplanıp benden dilek dileyecek olsalar, ben de herkesin dileğini yerine getirsem bu, benim mülkümden ancak bir iğne denize daldırıldığında onun denizden eksilttiği kadar azaltır.
Ey kullarım, amellerinizi size gösterir, sonra hiç eksiksiz olarak ecirlerinizi veririm. Şu hâlde iyiliğe nail olanlar Allah’a hamd etsin. Bir kötülükle karşılaşanlar ise, kendisinden başka kimseyi kınamasın.”
Saîd diyor ki:
Ebû İdrîs, bu hadisi rivayet ederken diz çökerdi.(Müslim, Birr, 55)
Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur:
Yedi şey gerçekleşmeden önce iyi işler yapmakta acele edin:
Ne bekliyorsunuz? Her şeyi unutturan yoksulluğu mu, azdırıp saptıran zenginliği mi, sıhhati bozan hastalığı mı, bunaklaştıran ihtiyarlığı mı, ansızın geliveren ölümü mü, beklenenlerin en şerlisi olan Deccâl’i mi? Yoksa kıyameti mi? Kıyamet (hepsinden) daha dehşetli ve daha acıdır!(Tirmizî, Zühd, 3)
Zübeyr b. Adî anlatıyor:
Enes b. Mâlik’e (ra) geldik ve Haccâc’dan çektiğimiz(zulümler)i kendisine şikâyet ettik. Enes (bize):
–(Rabbinize kavuşuncaya kadar) sabredin. Zira her gelen gün, geçen günden daha kötü olacak, buyurduğunu Peygamberinizden işittim, dedi.(Buhârî, Fiten, 6)
90. Ebû Hüreyre (ra) anlatıyor:
Peygamber’e bir adam geldi ve:
–Yâ Resûlallah, hangi sadakanın sevabı daha çoktur, dedi. Peygamber de:
–Sağlıklı iken, cimriliğin üzerindeyken yoksul düşmekten korktuğun,
zengin olmayı umduğun zamanda verdiğin sadakanın sevabı çoktur.
Yoksa (vermeyi) ihmal edip de can boğaza geldikten sonra, “Filana bu kadar, filancaya da şu kadar olsun.” demende bir fayda yoktur. Zaten o mal, onların olmuştur, buyurdu.
(Buhârî, Zekât, 11; Müslim, Zekât, 92)