"AHSEN-İ TAKVİM-ESFELE SAFİLİİN"

Mustafa Cemal TOMAR

"EHSEN-İ TAKVİİM- ESFELE SAFİLİİN"

Tin Suresi'nin 5. Ayet-i Kerime' sinde Cenab-ı Hak " Muhakkak ki biz insanı en güzel surette yarattık" buyurmaktadır. İnsanoğlu hem fizyolojik, hem biyolojik hem de ruhsal alarak çok güzel bir surette yaratılmıştır. Cevab-ı Hak'kın yarattığı her varlık karşısında biz aciz olduğumuzu anlarız. Kevni, insan ve Kur'an olmak üzere Cenab-ı Hak'kın üç farklı kategoride insanlığın idrakine sunduğu ayetleri vardır.Dağlar, taşlar, ovalar, platolar ve küllli nebadat, yer ve gök, keni ayetlerine; akıl,ruh,beden, fizyolojik ve biyolojik varlık olan insan yaratılışı insan ayetlerine, 114 sure, her surenin içindeki bölümler ve oradaki yazılı medajların tamamı ise Kur'an ayetlerini içermektedir.

İnsan "ahseni takvim" siretini ve suretini muhafaza edebilmesi için Allah Teâlâ'nın ayetlerini doğru okuması, gerekli dersleri çekarabilmesi ve sonucunda da tahkiki imana sahip olması lâzımdır. Kamil imandan sonra da Salih Ameller" ile imanını muhafaza altına alması lazımdır. Aksi halde "Esfele Safilin" seviyesine iner.

. Bir başka ifade ile, Ahsen-i Takvim, insanın yaratılış biçiminin kusursuz ve mükemmel olmasını ifade etmektedir. Kur'an'da da farklı ayetler içerisinde yer alan tabirlerdendir. Varlıklar içerisinde en kusursuz yaratılmış olanı insan olduğu için, insanın mükemmel yaratılışı Ahsen-i Takvim olarak söylenir.

Esfeli Safilin Ne Demek?

Esfeli safilin, bir kişinin düşebileceği en aşağılık mertebedir. Yani İslam anlayışına göre hayvandan da daha aşağıda bir mertebede olma hal ve durumunu ifade eder.

İslamiyette "esfele safilin" ve "ala-yı illiyyin" kavramları bulunmaktadır. Buna göre Cenabı Hak, diğer varlıklardan farklı olarak Hz. Adem ve onun neslini zıt tecellilere mazhar kılmıştır. Yani insanlar en yüce varlık mertebesine yükselebilecekleri gibi aşağıların en aşağısı seviyesine de düşebilmektedirler. İşte insan amel ve niyetleri ile aşağıların en aşağıları mertebesine düşmüşse "esfeli safilin" olarak nitelendirilir.

Ayet-in devamında Ahsen-- i Takvim sırrına erebilmenin işaretleri bize bildirmektedir. "İllellezine amenuu" diye başlayan Ayet-i Celile'de Cenabı Hak; 6- "Ancak iman edip, Salih amel işleyenlere gelince, onlara kesintisiz bir ecir vardır. 7 - O halde sana dini ne yalanlatır? 8 - Allah, hakimlerin hakimi değil mi"? Buyurmaktadır.

Burada "ancak " "illa" kavramı çok önemlidir. "Olmazsa olmaz" anlamına gelen bir edattır. "İlla" kelimesinden sonraki cümleye önemine binaen çok dikkat edilmelidir. "İlla" edatı Kur'an'ı Kerim'deki ayetlerde çok geçmektedir. Kelime-i Şahadet'teki "illa" kelimesine ayrıca dikkatinizi çekmek isterim.

Ahsen--i Takvim sırrına ermenin en mühim şartı "iman" etmektir. Bu iman ki "tahkiki iman" olmalıdır . İslâmın ön gördüğü şekilde iman esaslarına ve Kur'an'ın tüm ahkamını tahkik ettikten sonra kalben inanmaktır. Mümin nereye, nasıl, neden, niçin... İnandığını akli ve nakli delillere dayanarak inanmalıdır. Bu iman ki insana "Salih Ameller" işlettirmelidir. Zaten ayet-i Kerime'de İmandan sonra Salih amel işleyenler şartını getiriyor.

Salih Amel: çok geniş bir konudur. Sık sık Kuran'da " Ve amilu-S Salihat" diye geçiyor. Güzel amellerin neler olduğunu farklı surelerin farklı ayetlerinde Cenab-ı Hâk bize beyan buyurmaktadır.

Bildiğiniz üzere insanoğlu, insanlığın faydasına olabilecek her ne türlü iş varsa yapar. İş sahaları ve çeşitliliği o kadar arttı ki burada liste halinde sunmamız mümkün değildir. Müslüman bu işlerden her birini yapmalıdır. Yalnız islâm ahlakından ve genel prensiplerinden asla vaz gememelidir. Her işinde Allah Teâlâ'nın rızalığını arar, Rabbine karşı sorumluluk şuurunu ve duygusunu hep yanından ayırmaz, işini en iyi şekilde yapar, işine hile hurda katmazsa ve halkın hizmetine sunarsa o kişi için o işi, onun Salih ameli olur.

Diyelim ki bir kimse mütaittir. Yaptığı binaların malzemesinden çalmaz, kanunun ön gördüğü şekilde yapar, satış esnasında yalan konuşmaz, çalıştırdığı usta ve işçilerin hakkını tam verir, fahiş fiyatta inşaatını satmazsa ve yaptığı bu çalışmayı rızayı bariyi gözleyerek yaparsa bu iş onun Salih amellerden birisi olur. Bu bağlamda;

Salih amel, sadece namaz- oruç- hac- zekât- sadaka ibadetleri demek değildir. Zaten bu amelleri yapmanın da en büyük amacı nefsini terbiye etmek, Rabbine karşı olan sorumluluk duygusunu geliştirmek, işine- aşına haram katmamak değil midir? Bütün bu ibadetleri yabıp da işine-aşına haram kattıktan sonra bu ibadetleri yapmanın ne anlamı kalır ki?

. Kur'an'ı Kerim'de müminin özellikleri olarak inan tüm ayetler aslında "amel- i Salih"in alt başlıklarıdır. Örn) Asr Suresi'nde sabrı ve hakkı tavsiye etmek, Salih amelin özelliklerindendir. Müminun Suresi'nde Cenab-ı Hâk;

1 - Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir,

2 - Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler,

3 - Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler,

4 - Onlar ki, zekat (vazifelerini) yerine getirirler,

5 - Ve onlar ki, iffetlerini korurlar,

6 - Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (cariyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerinden dolayı) kınanmış değillerdir.

7 - Şu halde, kim bunun ötesine gitmeyi isterse, işte bunlar , haddi aşan kimselerdir.

8 - Yine onlar ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler,

9 - Ve onlar ki, namazlarını muhafaza ederler,

10 - İşte asıl onlar varislerdir.

11 - Ki, Firdevs'e varis olan bu kimseler orada ebedî kalırlar. Buyurmaktadır. Daha onlarca ayet müminlerin vasıflarını belirtiyor.

Çeşitli ayet-i kerimelerde müminlerin vasıflarına şöyle vurgu yapılmaktadır. Kızdıklerı zaman buğzlarını yendiklerini, darlıkta da bollukta da infak ettiklerini, affedici olduklarını, musibetlere karşı sabrettiklerini, Allah Teâlâ'ya hakkıyla tevekkül ettiklerini, yetimleri ve yoksulları koruduklarını, müminlere karşı merhametli, kâfirlere karşı şiddetli olduklarını, Allah Teâlâ'ın ayetlerini asla satmayacaklarını, her daim hakkın yanında yer aldıklarını, dünyayı arkaya ahireti öne alan inancı amellerine yansıttıklarını, yaptıkları iyiliklerle başa kakmadıklarını, tüm amellerinde rızayı bariyi gözettiklerini, ücret eksenli değil, ecir eksenli çalıştıklarını, beyan buyurmaktadır. Bu ve benzeri vasıfları taşıyanlar Salih amel kategorisinde incelenir.

İşte iman edip salih emel işleyenler ahsen-i takvim mertebesinde olanlardır. Ahsen-i Takvim'in özellikleri dışındaki tüm ameller "Esfele Safilin" kategorisinde değerlendirilir.

Aslında Tin Suresi'nde iki tip insanın çerçevesini çiziyor. Bu sureyi ezberleyip anlamının derinliklerini fark edip içselleştirenler ( özümseyenler) kendilerinin hangi kategori içinde olduklarını fark edebilirler. Ona göre kendilerine çekidüzen verirler. Allah Teâlâ'nın mesajları bizim için bir terazidir. Her gün dünyalık olarak yaptığımız işlerin kârını-zararını hesap ettiğimiz gibi ebedi hayat için kârınızı- zararımızı da yapmamız gerekmez mi?

Hz. Ömer (r.a) tan rivayet edilen bir Hadis-i Şerife göre Rasulullah sav. şöyle buyurmuştur: "Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz. Amelleriniz mizanda tartılmadan önce siz onları vicdanınızda tartınız. Allah'a arz olacağınız büyük hesap günü için kendinizi salih amellerinizle süsleyiniz.

Bu yazımda "ahsen-i takvim' ve "Esfele Safilin" den bahsettim. Günümüz müslümanları kendilerini hangi kategoride değerlendirmeli acaba?

Kamu malını yandaşlarına peşkeş çekenler, alış-verişte teraz ile oynayanlar, başarıya ve ehliyete göre değil de efendilerinin önlerine koydukları listelere göre işe alımlar yapanlar, kendileri har verup harman savururken başkalarına tasarruflu olmayı ve şükr etmenin faziletini anlatanlar, kendilerine verilen emanet görevlere hıyanetlik yapanlar, adamına göre muamele yapanlar, mazluma karşı zalimden yana olanlar, makamıma ve mevkime zarar gelmesin diye batılı hak imiş gibi savunmaya geçenler, her daim haktan yana değil, güçlüden yana olanlar ve bütün bunları yapanları destekleyenlerin durumu hangi kategoriye daha yakın olduğunu söyleyebilir misiniz acaba?

Ben burada asla kimseyi suçlamıyorum. Ne haddime birini suçlamak. Herkes kendi niyetini ve kanaatini bilir. Amacım bir kanaat ortaya koymaktır. Kur'an ayetleri ekseninde bir çerçeve çizmektir. Bir farkındalık ortaya koymaktır. Güncel meselelerle Kur'an hakikatlerini buluşturup okuyucuların dikkatine sunmaktır. Merhum Mehmet Akif Ersoy'un belirttiği gibi;

"Doğrudan doğruya Kur’ân’dan alıp ilhamı,

Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâmı"

Bizim amacımız Rabbim bilir ki böyledir. Hiç bir siyasi partiyle, siyesetle ve kişilerle işim yoktur. Rasulullah sav ashabı içinde gördüğü eksiklik ve aksaklıkları isim vermeden genel ifadeler kullanarak ifade ederdi. Sonra da uyarılarını ashabına aktarırdı. Biz onun çizgisindeyiz inşallah. Selam ve Dua ile...

19.07.2024

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.